- Sizin insan dediğiniz bir acaip mahlûk! Yüz binde doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuzu, gözüne mertek sokulsa görmez de, bir tanesi, nokta kadar tohuma bakınca içindeki ağacı görür.
- Sevgi ne demekmiş anladım. Sevgi nefsini unutmak, dileklerini kaybetmek... Sevgi aradan çıkmak, yok olmak...
- Ölmeyi bilmek lazım, yaşamaya hak kazanmak için...
- Hz.Aişe'nin bir teşhisi: "Ebubekir ve Ömer devirleri saadet zamanında olduğu gibi geçti. Osman zamanında ise mülk ve dünya kokusu gelmeye başladı.
- bir daire, bir çizgi, bir nokta, bir hareket, bir fiil, bir mefhum, zaman, mekan, ölüm, hayat etrafında, kuyruğundaki makaranın arkasından dönen, bir kedi yavrusu gibi kıvranıp duruyorum. bir iğneli fıçı ki bu, üstünden hayal uçsa kanatları kana boyanır..
- Penceremde sabah, koyu siyahın üstüne her an biraz daha açık mavi bir renk püskürtülürcesine yavaş yavaş maya tutuyordu. Masamda uçları kütleşmiş bir kaç kalem ve bir yığın kağıt, dişleri birbirine kenetli birkaç kitap ve sigara ölüsü dolu kocaman bir tabla; saçlarım yüzümde ve çenem göğsümde, enseme inen balyozu maddi bir tesir halinde duydum.
- Yaram var, havanlar dövemez merhem; Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem. Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem; Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir.
- Yalan,bu dünya,yalan...Aynadaki yalan...
- Boş konuşuyoruz boş...Bütün bir ömür içinde söylediğimiz bir milyon kere bir milyon laf,arayıpda bulamadığımız tek cümle için...Arayıp bulamadığımız,arayıpda bulur gibi olduğumuz,bulur gibi olup da yine elden kaçırdığımız, elden kaçırıp da tekrar bulur gibi olduğumuz, tekrar bulur gibi olup da artık aramaya lüzum görmediğimiz tek cümle için...O cümle nedir, o cümle?... Ben o cümleyi bilmiyorum.Fakat bütün mevcutlarla beraber,bütün cümlelerin,içinde eridiği ve yok olduğu tek bir kelime biliyorum.Her an söyleyip de hiç bir an hakikatine yaklaşamadığımız ve yaklaşamayacağımız tek kelime "Allah..."
- Kanuna inanan hâkim, emekliye, hâkime inanan mahkûm da müebbede ayrılır.