- Bir anda parçalanan binlerce güneşin yangınıydı bu uğultusu tuz buz olan binlerce yıldızın yer yarıldı orta yerinden bir ifrit fırladı gökyüzüne gökyüzünden büyük bir ifrit mantar biçiminde. Kan döktük,kanımız dökülüyor, yıktığımız için mi yıkılıyoruz? İlkönce biz mi başladık bu cehennem oyuna, yoksa onlar mı? Belki ne onlar başladı ne biz. Kim başladı öyleyse? Bir şehre geldim sokaklarında dolaşmak için selamlaşmak için insanlarıyla. Ne sokak kalmış dolaşılacak ne selamımı alacak insan...
- OTOBİYOGRAFİ 1902'de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha geriye dönmeyi sevmem üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu ve on dördümden beri şairlik ederim kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin hapislerde de yattım büyük otellerde de açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir otuzumda asılmamı istediler kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini verdiler de otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de 961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedi yıkılan putların altında da ezilmedim 951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün 52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile aldattım kadınlarımı konuşmadım arkasından dostlarımın içtim ama akşamcı olmadım hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana başkasının hesabına utandım yalan söyledim yalan söyledim başkasını üzmemek için ama durup dururken de yalan söyledim bindim tirene uçağa otomobile çoğunluk binemiyor operaya gittim çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye ama kahve falıma baktırdığım oldu yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye'mde Türkçemle yasak kansere yakalanmadım daha yakalanmam da şart değil başbakan filân olacağım yok meraklısı da değilim bu işin bir de harbe girmedim sığınaklara da inmedim gece yarıları yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında ama sevdalandım altmışıma yakın sözün kısası yoldaşlar bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da insanca yaşadım diyebilirim ve daha ne kadar yaşarım başımdan neler geçer daha kim bilir.
- Şaşıp Kalma Üstüne Sevebilirim, hem de nasıl, dile benden ne dilersen, canımı, gözlerimi Kızabilirim, ağzım köpürmez, ama devenin öfkesi haltetmiş benimkinin yanında, devenin öfkesi, kinciliği değil. Anlayabilirim çoğu kere burnumla, yani en karanlığın, en uzaktakinin bile kokusunu alarak ve dövüşebilirim, doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum her şey için, herkes için, yaşım başım buna engel değil, ama gel gör ki çoktan unuttum şaşıp kalmayı. Şaşkınlık, alabildiğine yuvarlak açık ve alabildiğine genç gözleriyle bırakıp gitti beni. Yazık.
- " Sende yüreğim var, canım var, aklım fikrim var, sende her şeyim var. "
- "Hiçbir insan başka bir insanın önünde bütün deliliklerini, ruhunun bütün korkunç taraflarını bu kadar açıkça itiraf etmek cesaretini gösterememiştir. Ben eğer bu cesareti gösterebildiysem seni hudutsuz, uçsuz bucaksız sevdiğimden, seni kendimden ayırt edemediğimdendir." "Ben o yazdıklarımı ancak sana yazabilirdim. Çünkü şu kainat denen nesnenin içinde en çok sevdiğim yürek, üstüne en çok titrediğim insan kalbi senin göğsündekidir."
- Açlıktan ölenlerin iniltisine bugüne kadar kulaklarını tıkayanlar lanet direğine mıhlansın. 35
- Tarih padişahların, kralların arasında yapılan savaşlardır. 65
- İnsan aklından geçenleri üst üste, iç içe, yan yana, inceli kalınlı, uzunlu kısalı, kimi kere birbirini doğuruyor, kimi kere de içerideki kalabalıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir şey damlayıveriyor, giriveriyor araya, sonra da dallanıp budaklanıyor. İnsan kendini bu oyuna bir kaptırdı mı, deliliğe kadar yolu var. Oyunun bir kuralı da, aklından geçenlerden yetişebildiklerini, ele geçirebildiklerini yüksek sesle söylemek. Yüzde birini yakalayıp söyleyebiliyorsun ancak. Saatlerce gördük gibi gelen düşlerimiz, gerçekte, bir an sürer. 76-77
- Kimi insanlar bana düşman, oysa ben onlara düşman değilim. Bir insanın sana düşman olduğunu bilip de ona düşmanlık duymamak, yahut da '' Benim de ona düşman olmam gerek,'' diye kendini zorlamak, bir süre sonra da bunu unutmak tuhaf. Bu söz, bu duyguyu anlatmıyor, ama daha uygunu da gelmiyor aklıma. 82
- Yabancılık çok kederli bir şey olsa gerek, bilmiyorum, başımdan geçmedi, ama dedemin yalısında bir bahçıvan vardı, Arnavut, kim bilir kaç yıldır '' İstanbul'da, ikide bir: İstanbul güzel yer, Allah bağışlasın sahiplerine, '' derdi, '' lakin burada gurbette öleceğiz korkarım. '' 93