- kafamın içi bir mezarlıktan farksızdı,her geçen gün birileri ekleniyordu bu mezarlığa ve onları törensiz bir şekilde defnediyordum.
mezar taşlarına kısa simgelerle hangi sebepten orda olduklarını belirten işaretler koymuştum...
en şatafatlı mezarlar en çok değer verdiklerimdi. - İşte bu gökyüzü, işte bu yağmurlar, işte bu hava, toprak ve sen ey insan ve sen başıboş değilsin..
- İçimde, daha kapağı açılmamış bir yığın düş var.
- bizi bize bırakma Allah' ım, ne olur ne olmaz..
- Ve kitap bitmiştir. Usulca kapatır kapağı. Ama hemen bırakamaz elinden. Gözleri arka kapağındadır. "Bitirdin değil mi?" diye bir ibareye takılır gözü. Okumaya devam eder sonra: "Kapağını kapadığın her şey bitti sanıyorsun, değil mi? Tıpkı göz kapaklarını kapatıp görmemeye çalıştığın gibi. Hayır! Asıl okumaya o zaman başlarsın. Yarım kalmış cümleleri, söylenemeyen sözleri... Yazılmamış ama hissettirilmiş duygular yakandan tutmuştur bir kere. Artık kapattığın tüm kapaklar bu okumaları bitiremez. Yarım kalmış bir cümlesindir. Bir ömür karşılaştığın her şeyde bir parça bulursun okuduklarından. Köşede aniden karşına çıkan şemsiyeli bir adam... Ansızın yakalandığın yağmur... Öylesine dinlediğin bir türkü... İzlediğin bir dizi... Yüreğine yüreğine vurur kendini. Çünkü hâlâ okuyorsundur. Hem de yüreğin kekeleye kekeleye..."
- dünyanın en güzel yalanları annelerin söylediğidir; zehir gibi şurubu bile "hiç acı değil" diye içirirler..
- bir sorunum var; kalabalıklarda yalnız, yalnızken de çok kalabalığım..
- aynı şehirde; onca kalabalıklar arasında, onca arabalar, sesler, renkler ve de yapmacıklar içerisinde, tek gerçek olan gözlerimin, gözlerine rastlamasından korkuyor musun?
- aslında insan çayı, kendisi için ısmarlar dostuna.. sıcacık içsin, sıcacık gülümsesin, sıcacık konuşsun diye..
- bir zamanlar buralar hep bizimdi; göklerde yalnızca gökyüzü, yerlerde papatyalar ve sol yanımızda da yürek vardı..