Margaret adlı, sonbaharda yapraklarını döken ağaçlara üzülen küçük bir kızla ilgili ünlü bir şiir vardır. Son iki mısrasıysa şöyledir: İnsan da doğar çürümek için, Margaret sen onun yasını tut asıl. İşte yankı modeli budur. Dökülen ağaç yapraklarını gözlemlediğinde hissettiği yoğun duygular aslında içinde kendi kaçınılmaz sonunu düşünmenin neden olduğu kederle birleşmektedir.
...Tepelerde beliren ayın belli belirsiz ışığı yalnızlığını daha da belirgin kılmaktan öte bir aydınlık sağlamıyordu.
Öfke, suçluluk kadar can yakmaz.
Güven onun için anlam ifade eden bir kavram değildi. Yani en azından bizim anladığımız anlama gelmiyordu onun için. Güveni zayıflık, kusur, sonuna dek faydalanabileceği eksiklik olarak algılıyordu. Tüm ilişkilerini de karşısındakilerin duygularını istismar etme ve aldatma üzerine kurmuştu. Diğer insanlar amacına ulaşmasını sağlayacak birer kuklaydı sadece.
Şans sevdiği bir kavram değildi. Şans onun nazarında aptalların kabiliyet yerine koydukları bir şeydi. Tamamen tesadüfler neticesinde hayatta kalmıştı ama tesadüf asla sığınılacak bir liman olamazdı.
Bazen bilim adamlarını kendilerini çok yüce gören, sadece kavramlara isim takarak para kazanan bir kulübün üyeleri gibi görüyorum.
Ama zihnimiz, aklımızdan geçenler görme sinirlerimizin beynimize ulaştırdıklarını farklı algılamamıza neden olurlar.
Bize karşı iyi olan insanları iyi görme eğilimimiz olduğuna dair gözlemimin ifadesi.
Kişi bir kanıya sabitlenirse artık tarafsızlık anlayışı bütünüyle zedelenmiş olur.
Aldıklarını geri vereceksin Vermiş olduklarını aldığın zaman. Biliyorum ne düşündüğünü, Ne zaman uyuduğunu, Nereye gittiğini, Nereye gideceğini. Seninle bir randevumuz var, Bay 658.
Yekta Kopan
Ahmet Şerif İzgören
William Cuthbert Faulkner
Yalçın Tosun
Mihail Afansyeviç Bulgakov
Osho
Yusuf Hayaloğlu
John Hart
F. Scott Fitzgerald
Truman Capote