- ' Ama bu büyüklerle oynanır canımın içi '' diyecektim. '' Ve üç kişiyle oynanır. Dördüncü katılırsa oyun değişir ve ikili takımlar halinde oynanır. Sonra , ikili'lerden birine, üçüncü biri katılır ve böylece bazıları anlar ki, asıl olan birdir ve bir esastır. Fakat nedense bir'i yarım sayar ve iki yaparak tamamlamaya çalışırlar. İki lanet bir sayıdır, kendine yetmez, hep üçe koşar ve sonra sil baştan.''
- Şehir hatları vapuru böğürdü, uyandım. Derin taktik düşünceleri bir kenara bırakıp, biraz sohbet olsun diye, biraz da mizacımın verdiği bir halden diğer hale göz kırpma hızında geçme yeteneğim ile, limanda kıpırdayan kuğunun kıçına bakarak, "Gemi gidiyor," dedim. "Hayır," dedi bana ait bir hikayede yanı başımda bulduğum ve varlığının kıyak mı kelek mi olduğuna karar veremediğim şahıs: "Gitmeye hazırlanıyor, ikisi farklı şeylerdir." Hal ve gidişatına bakılırsa, cümlelere,kelimelere, ses tonuna, satır aralarına, bakış kırıntılarına, kaş oynayışına, burun kanadı titreyişine, velhasıl hareket eden, etmiyorsa da edecekmiş izlenimini veren her tür ayrıntıya takılan, takıldığını un ufak eden biriydi. "Ayrıca," dedi, "buradan bakışla gidiyor olan, gittiği yerden bakışla geliyor olabilir."
- "Kapıdan hikaye kahramanı olarak girdin ne olarak çıkıyorsun?" dedi. "Bilmiyorum," dedim, "gelirken gidiyordu dersin olur biter."
- Bir uçurtma için en güzel uçuşun ipi kopukken olabileceğini düşünürdüm. Bazıları buna "Düşme hali" diyebilirdi.
- İlk günlerimizin birinde aynanın önünde durmuş ve orada başka bir kadını gördüğünü söylemişti. Bedeni Müzeyyen olan başka bir kadın. "Aynadaki kadın benim zıttım," demişti, "ben ne kadar ev haliysem o, o kadar sokak. Ben sokulgan isem, o başını alıp giden. Ben gündüzüm, o gece... Çapkın, güçlü, özgür. "
- "Yatayım biraz," dedim. "Zor yatarsın," dedi bir tarafım. Yokladım kendimi. Maşallahım vardı. Bu geceyi de uykusuz götürürdüm.
- Hani söz gelimi kör testere ile kesseler sırıtırdım.
- ?Nereye gidiyorsun çocuk," dedim içimden, "büyümeye mi??
- Hikayelerimin başka hikayelere benzemesi ağrıma gidiyordu. Ne zaman bir şeye el atsam, Müzeyyen, Meksikalı ya da bilmeme nereli bir yazarın ya da bor kitabın adını veriyor ve oralarda da benzer şeyler olduğunu söylüyordu. Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada*
- Film bitmiş de, herkes salondan çıkarken, aklı son sahneye takılı kalmış, koltuğuna çakılı adam ruhuyla baktım. ''Ulan'' dedim, ''bu milletin tarih kitabına ihtiyacı yok. Şarkıları peş peşe diz, koy kasete, ver radyodan...'