- Bütün insanlar aynı 'şimdi'lerde var olmazlar. Sadece bugün bir arada görülebildikleri için, dışarıdan öyledirler. Aslında içlerinde daha önceden gelen bir öğe taşırlar, bu öğe duruma karışır.
- ...bir kere böyle düşündüğü için başka türlü düşünememiş, düşünmekten yaşamaya fırsat bulamamış...
- Kapıdan hikaye kahramanı olarak girdin ne olarak çıkıyorsun?" dedi. "Bilmiyorum," dedim, "gelirken gidiyordu dersin olur biter.'
- "Yatayım biraz," dedim. "Zor yatarsın," dedi bir tarafım. Yokladım kendimi. Maşallahım vardı. Bu geceyi de uykusuz götürürdüm.
- İlk günlerimizin birinde aynanın önünde durmuş ve orada başka bir kadını gördüğünü söylemişti. Bedeni Müzeyyen olan başka bir kadın. "Aynadaki kadın benim zıttım," demişti, "ben ne kadar ev haliysem o, o kadar sokak. Ben sokulgan isem, o başını alıp giden. Ben gündüzüm, o gece... Çapkın, güçlü, özgür. "
- Bir uçurtma için en güzel uçuşun ipi kopukken olabileceğini düşünürdüm. Bazıları buna "Düşme hali" diyebilirdi.
- Zamanın geçtikçe iyi şeyler getireceğine inanmıyorum Zamanın iyi şeyler getirmek gibi bir derdi olduğuna inanmıyorum. İleride bir yerlerde iyiliğin bizi beklediğine inanmıyorum. Hayatın tekâmül, gelişim, inkişaf, ilerleme diye kendinden menkul bir mecburiyeti olduğuna inanmıyorum.
- "Yönü sen seç, fakat yürü," dedi, "bir kahramanın oturup tesadüfler beklemesi değil, gerekiyorsa onları yaratması uygun düşer."
- "Çıt"ın nasıl bir şey olduğunu henüz bilmiyordum. İçimden öyle geliyordu.Başka bir son düşünemiyordum. Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine..."
- Film bitmiş de, herkes salondan çıkarken, aklı son sahneye takılı kalmış, koltuğuna çakılı adam ruhuyla baktım. ''Ulan'' dedim, ''bu milletin tarih kitabına ihtiyacı yok. Şarkıları peş peşe diz, koy kasete, ver radyodan...''