- ?Nereye gidiyorsun çocuk," dedim içimden, "büyümeye mi??
- Hani söz gelimi kör testere ile kesseler sırıtırdım.
- -Bitse ne olur, bitmese ne?-
- Hislerim, yapılmamış olanı yapmanın kaderim olduğunu söylüyordu. 'Bu kaçıncı işaret?'dedim içimden. 'Saymayı bırak da yürü.' dedi kalbim. 'Ne yöne ve neden?' 'Yönü sen seç, fakat yürü,' dedi...
- Gece olur, ay çağırır, mezarlığa giderdim.Gölgeler, ağaçlar, mezar taşları ve üzerlerindeki şahıs adları,'Niçin geldin abi?' derlerdi. 'Ben gelmedim,' derdim, 'hayat getirdi.'
- 'Birader,' dedim, 'benimle mi konuşuyorsun?' 'Genelde durumlarla konuşurum, şahıslarla değil,' dedi...
- Derler ki; "Eğer bir isim ağızdan çıkar ise, o isme sahip kişinin kulakları çınlar. Çiziktirmek de aynı kapıya çıkar. Eğer o kişi uzakta veya artık yaşamıyor ise hayaleti gelir. Gelirken yanında bir an getirir. Böylece aynı an içinde iki farklı an yaşarsın: İçinde bulunduğun an ve hatırladığın..."
- Geçmiş geri geldikçe beni mutsuz ediyor ise geçmemiş midir? Hâlâ burada benimle mi yaşamaktadır? Zaman yolculuğu dedikleri bu mudur? Yolcu, zaman'ın kendisi de, yolculuk mekânı ben miyim? O esnada kalbim neden yanıyor? Arz ederim.
- Teşekkür ederim. İncittiğim için özür dilerim. Esasen bende oldum olası, 'ulan bu hayatta bir şeyler eksik' duygusu vardır. İçimde bir yerlere yapışıktır. Yapıştığı yerde, kel şahısların zaman zaman ellerini enselerine götürüp 'acaba pencere mi açık?' diyerek sağa sola bakınmaları gibi davranışlara sebep olan sürekli bir esinti vardır. Bu ruh keli bende mi var veya hayat mı böyle? Bilemedim? Bu soruya bir cevap bulamadım, bulup tamam olamadım. Sizi mesud edemedim. Sizi de benim bu hallerim sarmadı. ...
- "Niye kapı ağzında oturuyorsun?" "Kapı ağızlarını severim. Her an kaçıp gidebilmek ihtimalini diri tutar." dedim. Gülerek söyledim. Bazı şeyler gülerek söylendiğinde sorgulamadan geçiştirebileceğimiz tabii bir şey oluyor.