Gece olur, ay çağırır, mezarlığa giderdim.Gölgeler, ağaçlar, mezar taşları ve üzerlerindeki şahıs adları,'Niçin geldin abi?' derlerdi. 'Ben gelmedim,' derdim, 'hayat getirdi.'
Diğer İlhami Algör Sözleri ve Alıntıları
Hikayeye göre adam kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor...
Hikayelerimin başka hikayelere benzemesi ağrıma gidiyordu. Ne zaman bir şeye el atsam, Müzeyyen, Meksikalı ya da bilmeme nereli bir yazarın ya da bor kitabın adını veriyor ve oralarda da benzer şeyler olduğunu söylüyordu. Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada?
Bizim de buralarda kadınlarımız, icabında, ayıp, yasak, günah üçgeninde sıkıştırılmış vaziyetteydiler ama, Müzeyyen bu üçgeni yırtmış, yırtarken kendine bir şeytan üçgeni yaratmış, arada bir, üçgenin kuyuya benzeyen ağzından geyik bakışıyla bakıp duruyordu. (Syf 42)
Ben, kendime bile, "Sana şu gerek, bu gerek," diye sınır koymaz, çizgi çekmez iken, nasıl olur da bir başkasının tercihine "Peki" demezdim. (Syf 44)
"Sen zaten neyi tamam ettin ki?" dedi bana.
"Aslında, tam diye bir şey yoktur," dedim. "her tam, bir üst yarımın alt basamağıdır. Yani yarım da bir bütündür." ( Syf 45)
"Niye ulan, niye?" Alnımızda "Her nevi yanık tedavi edilir" mi yazıyordu? Nöbetçi eczane mi açmıştık? Kaporta mı tamir ediyorduk? Niye? (Syf 52)
... Soktular sınıflara, "Daha dün annemizin, çiçekli bahçemizin..."
"Hocam," dedik, "yanlış yapıyorsunuz. Biz bahçeli evlerde oturmuyoruz, çiçekler saksıda. Öğlen uykusu bilmeyiz. İcabında numaradan göz yumar, kaşla göz arasında tüyeriz. Bu muhabbet bize uymaz."
"Yok," dediler, "şimdi okullu oldunuz, sınıfları doldurdunuz." Baktık, gariban hocalar kafayı yiyecek, müfredat ile bizim sokaklar arasında, "Bir de biz vurmayalım garibanlara," dedik, zil çaldı, biz, "haydaa" sokaklara, yakalar fora, avaramu...
Garibanların, garibanlık nedenleri karşısında sarsak ve telaşe olmalarını affedemiyordum.
Bir şeyleri hissediyor ama reddediyordum. "Bana öyle geliyor"du.
Bir şeyin gerçekte öyle mi olduğu yoksa bana mı öyle geldiği konusu her zaman kafamı karıştırırdı.
Jiddu Krishnamurti
39 BeÄŸeni
Yevgeni İvanoviç Zamyatin
11 BeÄŸeni
Küçük İskender (Derman İskender Över)
58 BeÄŸeni
Hasan Ali ToptaÅŸ
130 BeÄŸeni
Sinan Sülün
8 BeÄŸeni
Nazım Hikmet Ran
95 BeÄŸeni
DoÄŸan Yurdakul
6 BeÄŸeni
Atasoy Müftüoğlu
6 BeÄŸeni
Cengiz Gündoğdu
4 BeÄŸeni
İmam Gazali
49 BeÄŸeni