"Daha dün annemizin, çiçekli bahçemizin..." "Hocam" dedik, "yanlış yapıyorsunuz. Biz bahçeli evlerde oturmuyoruz, çiçekler saksıda. Öğlen uykusu bilmeyiz. İcabında numaradan göz yumar, kaşla göz arasında tüyeriz. Bu muhabbet bize uymaz."
"Konuşunca mesele yoktu.Ayrıca bu devirde herkes en azından iki tane idi.Daha kalabalık olanları da görmüştüm."
Midemde bir soru işareti vardı. Yakıyordu. Sorunun ne olduğunu hissediyor, fakat parçaları bir araya getiremiyordum. Parçalar benden kaçıyor, ben kaçmalarına göz yumuyordum.
Zınk denilen şey tütün olsa ne renk olur, kadın olsa kime benzer? diye düşündüm
Çatılarda, damlarda, televizyon anteni düzeltiyorum bahanesiyle evden kaçıp, ufka bakan adamlar dolaşıyordu.
"Kapıdan hikaye kahramanı olarak girdin ne olarak çıkıyorsun?" dedi. "Bilmiyorum," dedim, "gelirken gidiyordu dersin olur biter."
Özellikle Müzeyyen'in gözlerinden başka biri bakmaya başladıktan sonra,doktorla iç muhammetim artmıştı.Bir şeyleri hissediyor,ama reddediyordum.'Bana öyle geliyor'du.
Aynı hikaye iş hayatımda da beynimi yemişti.Bir tarafım haklı olduğumu söylüyor,diğer tarafım 'Sana öyle geliyor,' diyordu.
Ålem'de bir laf vardı,kulağıma küpeydi:'Deliyi düzeceğine,akıllaya ver.'
'Nereye gidiyorsun çocuk,' dedim içimden, 'büyümeye mi?' Kapı,çocuğun ardından kendi ağırlığı ile hareket ederek yavaşça kapandı.Kilidin dili yuvası otururken,tarifi imkansız bir ses çıkardı. -bitse ne olur, bitmese ne?-
Honore de Balzac (Honoré de Balzac)
James Bowen
Howard Gardner
Carlos Ruiz Zafon
Erol Güngör
Chris Cleave
Hüseyin Nihal Atsız
Oya Baydar
Seda Akgül
Melissa P. (Melissa Panarello)