Howard Gardner
- Doğum: 1943
- °Howard Gardner (d. 1943, Pensilvanya), hâlen Harvard Üniversitesi'nde çalışmalarına devam eden Amerikalı psikologdur. Çoklu zekâ kuramını ortaya atan bilim adamıdır. 1981'de MacArthur Ödülü almıştır.
Standart psikometrik araçlarla ölçülebilen tek bir zekâ olduğuna dair geleneksel kuramı şiddetle eleştiren Gardner ilk kez 1983... (devamı)
- Sonunda tamamen teknolojik bir ortama doğru tek yönlü, sarsılmaz bir ilerleme yoluna girmiş bir tür olup çıktık.
- Sokrates yazının insanın belleğini bozacağını düşünmüştü, oysa tersine felsefi ve bilimsel düşünceye etkinlik kazandırdı.
- James'e göre: "Gençler ne zaman ki bir ayaklı alışkanlıklar bohçası haline geldiklerini fark ederler, ancak o zaman davranışlarına daha şekillenme aşamasındayken daha çok dikkat etmeye başlarlar. Yazgımızın ağlarını iyi ya da kötü kendimiz öreriz ve bunun asla geri dönüşü yoktur."
- Bugünkü gençlerin anlamakta zorlanacağı bir şekilde, 1950'lerde her akşam 15 dakika, sonraları yarım saat haber yayını yapılıyordu.
- Her geçen on yılla birlikte, Howard'a göre öğrenciler, başarı merdiveninde bir sonraki basamağa çıkabilmek için doğru yolu, istenen yanıtı bulmak, "A" almak ve olumlu bir tavsiye mektubu koparmak üzere öğretmenlerine -daha geniş açıdan ise, denetmen ve mentorlarına- bel bağlar hal geldiler. Dahası da var. Pek çok öğrenci otorite figürlerinin sorumlulukları altındaki kişilerden ne istediklerini gayet iyi bildikleri izlenimine sahipler; dosdoğru hareket edip ne istiyorlarsa çekinmeden söyleyebileceklerini ve onların kendilerinden reçeteyi, yol haritasını esirgemekle sorumsuz, ihmalkar, adaletsiz, hatta etikten yoksun davrandıklarını düşünüyorlar. Bu tavrın daha gamsız bir türünü şu çok tanıdık gelecek soruda görüyoruz: "Bu konu sınavda gelecek mi?"
- 2006'da Myspace, öğrencilerin gündeme gelen göçmen yasa tasarısına karşı ülke çapında yığınsal bir protesto eylemi düzenlemelerine yardımcı oldu. O yılın sonlarına doğru Saddam Hüseyin'in öldürülmesi cep telefonuna kaydedildikten sonra, videosu birkaç saat içinde internette çıktı. Adayların Howard Dean'ın 2004 başkanlık kampanyası sırasında farkındalığı artırmak ve kampanyaya para bulmak için sosyal medyayı başarılı bir şekilde kullanmasından ders çıkarmalarından ötürü, 2008 başkanlık seçimleri geniş bir çevrede Facebook Seçimi olarak anıldı. Hayatımıza girişinden sadece beş yıl sonra Twitter, 2011 Arap Baharı sırasında protestocular ve gazeteciler tarafından yoğun biçimde kullanılmasıyla ünlendi.
- Derslere arada bir giren yaşı hayli ilerlemiş öğretmen ufacık yazı fontlarına, uyumsuz renklere ve yanıp sönen reklamlara baktıktan sonra, elinin tersiyle bir süpürüp atma hareketi yaparak, "Fazla yaşamaz bu" demişti. Buradaki bütün bilginin zaten kitaplarda bulunduğunu belirtmişti. Israrla, basılı yayınlar dururken kimsenin ekrandan okumayı tercih etmeyeceğini söylemiş, web'den postalanan bir şeye kim itibar eder ki, diye sormuştu.
Öğretmenin yanıldığını belirtmeye gerek yok tabii (sadece beş tane ana çatı bilgisayara ihtiyaç olacağı öngörüsünde bulunan IBM'in CEO'su Thomas Watson kadar yanılıyordu -bu sözleri ya 1943'te ya da 1958'de ettiği söylenir). İnternet kullananların sayısı 1995'te on altı milyondan 2012'de iki milyarın oldukça üzerine çıktı. 1995 yılında tahmin edebileceğimizden çok daha fazla işi internet üzerinden yapabiliyoruz. Artık salt bir içerik iletme sistemi olarak görülmeyen internet son derece dinamik ve katılımcı bir kimliğe büründü. Ekrandan okuma sorunları önemli ölçüde çözüldü (Kindle ve Stanza gibi e-okuyucu aplikasyonları sayesinde). Saygınlık konusu varlığını sürdürüyor, ancak BBC ve New York Times online gibi pek çok saygın siteyle karşılaşıyoruz. - Bir grup genç mahremiyeti daha çok yabancılar karşısında istediğini belirtirken, çok daha fazla sayıda genç kendini arkadaşları ve aileleri gibi tanıdık kişilerden gizlemek istediğini bildirdi.
- Teknolojiden beklenen, ayrıntılı düşünmek için bize daha geniş zaman yaratmasıydı, oysa görünüşe bakılırsa yaptığı etki bunun tam tersi.
- Narsistlerin kendilerine odaklı olmalarından hareketle, kendilerinden emin kişiler oldukları ve başkalarının dırdırından etkilenmedikleri düşünülebilir. Oysa gerçeğin böyle olmadığı anlaşılıyor. Sherry Turkle'ın Alone Together adlı kitabında açıkladığı gibi, "Psikanaliz geleneğinde narsisizmden söz edildiğinde kastedilen, kendine aşık olan değil, devamlı desteğe ihtiyaç duyacak kadar kırılgan bir kişiliktir." Öyleyse narsistler, kendinden emin olmak bir yana, dışarıdan güvencelerle payandalanması gereken kırılgan bir kişiliğe eğilimlidirler.