- Bazı gece yarıları uyanır,beni,kendisini seyrederken bulurdu.Yüzümü okşar, burnumu oynatır ya da göğsüme sokulur, yine uyurdu.İçim büyür,içimde dolunay olur,önünden ince bir bulut geçer,bedenim manzaraya dar gelir,burun direğim sızlardı.
- Müzeyyen dedim, sende hicran yarasından derin yara mı var?
- ?Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, o da yok muydu bu dünyada??
- Nereye gidiyorsun çocuk," dedim içimden, "büyümeye mi?"
- Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim.
- Bir şey içime oturmuş kalmıştı. Yok olmak. Toz olmak istiyordum. Varlığım orada olmamalıydı. Gelip beni alsalardı. Uzaydan ya da bir yerlerden gelselerdi. Sessiz sedasız kaybolsaydım. Yerime Kız Kulesi?ni bıraksalardı. Ne alakaysa?
- Ne olmuştu da, "Seninle dünyanın her yerine gelirim," diyen Müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı?
- "Aynadaki kadın benim zıttım," demişti, "ben ne kadar ev haliysem o, o kadar sokak. Ben sokulgan isem, o başını alıp giden. Ben gündüzüm, o gece... Çapkın, güçlü, özgür."
- Bazen insanlar biri yarım sanır iki yaparak tamamlamaya çalışırlar. Oysa iki lanetli sayıdır. Kendine yetmez hep üçe koşar.
- "Hikaye" dedim. "gel seninle anlaşalım. Sen yarım kal, adını da yarım kalan hikaye koyalım" "sen zaten neyi tamam ettin ki?" dedi bana "Aslında tam diye bir şey yoktur" dedim. "Her tam bir üst yarımın alt basamağıdır. Yani yarım da bir bütündür."