- o günler geçip gitti. kirpiklerimin arasından şarkılarımın hava dolu kabarcıklar gibi kaynadığı günler, gözümün, üzerine kaydığı her şeyi taze süt gibi içtiği günler... gözbebeklerimin ortasında sanki coşkun sevinçli bir tavşan vardı yaşlı güneşle her sabah arayışın bilinmeyen kırlarına giderdi geceler dalardı karanlığın ormanlarına. o günler geçip gitti, o günler güneşte çürüyen otlar gibi güneşin ışımasından çürüdüler ve akasya kokusundan başı dönen o sokaklar dönüşümsüz yolların gürültülü kalabalığında kayboldular. ve yanaklarını sardunya çiçek yapraklarıyla süsleyen o kız, ah şimdi yalnız bir kadındır şimdi yalnız bir kadındır.
- KARANLIK ORTASINDA karanlık ortasında seni çağırdım sessizlikti ve meltem perdeyi uçuruyordu hüzünlü gökyüzünde bir yıldız yanıyordu bir yıldız gidiyordu bir yıldız ölüyordu seni çağırdım seni çağırdım tüm varlığım bir kâse süt gibi ellerimin ortasındaydı ayın mavi bakışı çarpıyordu camlara acıklı bir şarkı duman gibi yükseliyordu ağustosböcekleri kentinden duman gibi kayıyordu pencerelerde gece boyu orada benim göğsümün ortasında birisi umutsuzluktan soluk soluğa kalmıştı birisi kalkıyordu birisi seni istiyordu onun soğuk ellerini yeniden geri istiyordu gece boyu orada kara dallardan bir hüzün dökülüyordu birisi kendinden kalıveriyordu. birisi seni söylüyordu hava bir yıkım gibi onun üzerine yıkılıyordu benim küçük ağacım rüzgâra aşıktı evsiz barksız rüzgâra rüzgârın evi nerede? rüzgârın evi nerede?
- saatlerce ölülerin bakışları gibi kıpırtısız bakışlarla bir sigara dumanına dalabilir insan bir fincanın biçimine ya da bir halıda renksiz bir çiçeğe düşsel bir çizgiye, duvara... bir adamın güçlü kolları arasında güzel ve sağlıklı bir dişi olabilir deriden sofra gibi bir gövdeyle iri ve sert iki memeyle bir sarhoşun, bir delinin, bir serserinin yatağında kirletebilir insan bir aşkın masumiyetini. bir sıfır gibi, eksiltmede, toplamda, çarpımda yahut hep aynı sonuca varabilir kahrının kozasında senin gözlerini, eski bir ayakkabının uçuk düğmesi sanabilir su gibi kendi çukurunda kuruyabilir insan.
- ben pişman değilim benim kalbim zamanın ötesinde akmaktadır sanki yaşam benim kalbimi yineleyecek ve rüzgâr göllerinde uçuşan pisi pisi çiçeği beni yineleyecek görüyorsun ah benim tenim nasıl yarılıyor süt, nasıl soğuk memelerimin mavi damarlarında mayalanıyor kan nasıl kıkırdaksı yeşerişine benim sabırlı belimde başlıyor. ben senim, sen ve seven birisi ve kendi içinde aniden silik bir bağ bulan birisi... tüm ovaları verimli kılmak için tüm suları kendine doğru çeken binlerce gurbetli bilinmeyen şeyle ben toprağın tüm acı şehvetiyim.
- yapamazdım artık yapamazdım ayak seslerim yolun inkarından yükseliyordu ve umutsuzluğum ruhumun direncinden daha genişti ve o bahar, penceremden geçen o yeşil evham, içimden ''bak'' diyordu, '' ilerlememişsin hiçbir zaman sen dalmışsın. ''
- sen yanaklarını yaslardın memelerimin acısına ve ben söylemeye başka bir şey bulamadığımda sen yanaklarını yaslardın memelerimin acısına ve dinlerdin ağlayarak akan kanımı ve ağlayarak ölen aşkımı sen dinlerdin görmezdin beni ancak.
- yaşam belki her gün filesiyle bir kadının geçtiği uzun bir caddedir, yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur yaşam belki bir adamın daldan kendini astığı bir urgandır, yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır ya da birinin şaşkınca yoldan geçişidir şapkasını kaldırarak başka bir yoldan geçene anlamsız gülümsemeyle ''günaydın'' diyen birinin... yaşam belki de benim bakışımın, senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı o tıkalı andır.
- ben yüreğini yitirmiş zamandan korkuyorum, ben bu kadar çok elin boşunalığını düşünmekten ve bu kadar yüzün yabancılığını imgelemekten korkuyorum.
- canım sıkılıyor canım sıkılıyor balkona çıkıyorum ve parmaklarımı gecenin gergin derisine çekiyorum ilişki ışıkları sönmüştür ilişki ışıkları sönmüştür kimse beni güneşle tanıştırmayacak kimse beni serçelerin konukluğuna götürmeyecek uçmayı anımsa kuş ölümlüdür.
- '' Ne zaman geçmiş yaşantıma, sizin evinizde geçirdiğim son bir yılı hatırlasam ödüm kopar. Bir hırsız gibi, iyisi ve kötüsüyle her şeyim gizliceydi. Neden beni adam yerine koymuyordunuz ve neden evden kaçar olmaya zorluyordunuz ki, ben bir yürür gezer gibi nerede olduğumu ve ne yaptığımı ve kiminle konuştuğumu bilmeyeyim? Neden arkadaşlarımı eve getirmekten korkardım ve neden kötü ya da iyi arkadaş olduklarını bana ikaz edesiniz ve bana yardım edesiniz diye sizinle tanıştırmaktan çekinirdim? Ama şimdi neden buraya gelmişim ve neden açlık, avarelik ve bin bir sıkıntıya katlanıyorum? Çünkü ben evi seviyorum. Ben sabahtan akşama caddelerde aylak aylak dolaşmak ve yorgunluktan her önüme gelen ile konuşmanın verdiği ruhsal sıkıntıya katlanmak istemiyordum. Sırf evde yabancı olduğum için ve kendimi tanıtamadığım ve rahat olamadığım için, şimdi kalkıp buraya gelmişim. Özgürüm, bana vermekten korktuğunuz özgürlük ve benim sizden gizli olarak elde etmek istediğim ve bu nedenle de hatalar yaptığım özgürlük. Hâlbuki benim bu özgürlüğü elde etmemde bana yardımcı olmalıydınız, doğru olan buydu. Şimdi buradayım. Ama kim benim bir gece dışarıda yattığımı söyleyebilir? Hayır kimse! Ben sabahtan akşama odamdayım ve kendi işimle uğraşıyorum ve dışarı çıkmayı da pek sevmiyorum... Masası başında oturup okuyan, şiir yazan ve düşünen bir kadınım. Neden? Çünkü kendime ait olduğumu biliyorum. Artık kimsenin nefret ve aşağılama dolu gözleri üzerimde değil. Artık kimse bana bunu yap veya bunu yapma demiyor. Kimse beni kafasız bir çocuk olarak görmüyor. Ve ben kendim için, kendi benliğim ve varlığım için sorumluluk duyuyorum ve bundan sonra olası hatalar için kendimi affetmem. ''