bu karanlıktan ve suskunluktan yorgun dedim ki ey uyku, başparmağın yeşil bahçelerin anahtarı gözlerin, dinginliğin balıklarının karanlık havuzu ağlayan çocuğumun yarattığı yükü çekip al ve beni unutmanın peri suretli ülkesine götür
bir gaflet anında aklımdan geçiriyorum bu sessiz zindandan kanatlanıp uçmayı tebessümle bakarak gardiyanın gözlerine senin yanında hayata yeniden başlamayı düşünüyorum ama biliyorum ki hiç gücüm yok bu kafesten kurtulmaya gardiyan razı olsa bile takatim yok kanatlanıp uçmaya
ve aynada görüyorum ki, ah eski benden kalmamış bir gölge bile
benim, o silinmez hayallerin gelini benim, o ayağına çabuk kadın
elbet bir gün tereddüt gözünün büyüsünden kaçarım saçılırım, rengarenk düş çiçeklerinden saçılan koku gibi gece rüzgarının saçlarındaki dalgadan akar güneşin kıyısına dek giderim sonsuz dinginliğinde uyumakta olan bir dünyada
gözlerim karanlık hollere dönecek soğuk mermerlere benzeyecek yanaklarım ansızın bir uyku alıp götürecek beni acının çığlığından boşalacağım
herkes biliyor herkes biliyor sen ve ben o abus çehreli soğuk pencereden bahçeyi gördük ve elin ulaşamayacağı o oyunbaz daldan elmayı kopardık
karanlıktaki ürkek fısıltıdan değil gündüzden ve açık pencerelerden söz ediyorum ve tertemiz havadan ve gereksiz her şeyin yanıp durduğu ocaktan ve her türlü ekinden daha verimli bir topraktan ve doğumdan, olgunluktan, gururdan söz ediyorum ve gecelerin üstüne kokunun, ışığın ve meltemin mesajıyla bir köprü kuran sevdalı ellerimizden söz ediyorum
ben senden ölürdüm
sen yüzünü yaslardın memelerimin ıstırabına ben söyleyecek başka söz bulamadığımda sen yüzünü yaslardın memelerimin ıstırabına ve dinlerdin inleyerek akan kanımı gözyaşlarıyla can veren aşkımı sen dinlerdin ama görmezdin beni
Hermann Hesse
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Robert Louis Stevenson
Federica Sgarbi
Vladimir Bartol
William Cuthbert Faulkner
Senai Demirci
Niccolo Machiavelli
Nihat Behram
Jostein Gaarder