- ...sevmenin de tıpkı yaşamak gibi bir sanat olduğunun bilincine varmaktır;eğer sevmeyi öğrenmek istiyorsak, örneğin müzik,resim,marangozluk,doktorluk ya da mühendislik gibi başka herhangi bir sanatı öğrenmek için ne yapıyorsak,bunun için de aynı şeyleri yapmamız gerekir.
- Sevgiye derin bir özlem duyarken,diğer şeyleri daha fazla önemseriz:Başarı,saygınlık,para ve güç. Sahip olduğumuz tüm enerjiyi bunları elde etmek için kullanır,sevmeyi öğrenmek içinse neredeyse hiç çaba harcamayız.
- Sadece geçmiş ile ilgili bir kesinlik söz konusudur,gelecekteki tek kesin şeyse ölümdür.
- "Bu, insanlar üzerinde kayıtsız şartsız egemenlik isteyen, onların boyun eğmelerini ve kendilerini aşağılamalarını isteyen buyurgan Tanrı tablosu, orta sınıfın kendi öz düşmanlığının ve kıskançlığının bir yansımasıydı." Erich Fromm-Özgürlükten Kaçış (s.109-110)
- Günümüz kapitalist toplumunda eşitlik kavramının anlamı değişmiştir. Eşitlikten günümüzde otomatların, bireyselliklerini yitirmiş insanların eşitliği anlaşılmaktadır. Günümüzdeki eşitlik "bir olmak" değil "aynı olmak" anlamına geliyor. Tekdüze soyutlamalar söz konusudur,yani aynı işlerde çalışan ayni biçimde eğlenen, aynı gazeteleri okuyan,aynı şeyleri düşünüp aynı şeyleri hisseden insanlar.
- Bencilik, kendini sevmeyle değil, tam tersiyle aynı anlama gelir. Bencilik, oburluğun bir türüdür. ..... Daha fazlasına sahip olabilecek herhangi bir kişiyi kıskanma duygusuyla yanmaktadır. Daha da yakından gözlendiğinde, özelikle de bilinçdışı işleyiş incelendiğinde, bu tür kişinin kendisinden hoşnut olmadığı, tersine kendisini hiç sevmediği görülür. (syf.130)
- Karanlıkta ıslık çalmak ortalığı aydınlatmaz. Yalnızlık, korku ve ürküntü olduğu erde kalır; insanlar buna sonsıza dek dayanamazlar. "Olumsuz özgürlüğün" yükünü sürekli taşıyamazlar; olumsuz özgürlükten olumlu özgürlüğe doğru bir gelişme göstermedikleri sürece, özgürlük denilen şeyi tümüyle feda etmek ve ondan kaçmaya çalışmak zorunda kalırlar. Günümüzde var olan temel toplumsal kaçma yolu, faşist ülkelerde olduğu gibi BİR ÖNDERE BOYUN EĞMEK ve demograsimizde görüldüğü üzere zorunlu uyum sağlamak, razı olmaktır. (Syf.146)
- Kendi bireysel benliğinden vazgeçen ve bir robot haline gelen kişi, çevresindeki milyonlarca diğer robotla aynı olur ve artık kendini yalnız hissetmez, kaygı duymaz. Ama ödediği bedel yüksektir; benliğini yitirmiştir. (Syf.196)
- karşımızdaki bir insana güvenebilmek, ondan emin olabilmek; kendi benliğimizi olayın dışında tutup tutamamamıza bağlıdır. Kendimizi işe karıştırmadan, karşımızdakini kendi bütünlüğü ve 'öyle oluşu' içinde görmeyi başarabilirsek, hem onun kişiliğini ve kendine özgü güçlerini tanıyabilir, hem de onu bütün varlığın bir parçası olarak algılama imkanına kavuşuruz. Böylece onun neleri yapıp neleri yapamayacağını bilir, yani ondan emin oluruz.
- Varoluşsal tutku ise kişinin, başkalarının amaçlarına hizmet eden bir araç değil de kendisi olma ihtiyacıdır.