- «Yakınlık iki insan arasında her türlü kişisel değerlerin kabul edildiği durumdur.
- Yaşamın ilerlemekten başka amacı, kârlı bir alışverişten başka ilkesi, çoğaltmanın dışında doygunluğu yoktur.
- Sevmek kendini karşılıksız olarak adamak» sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir. İnancı az olanın sevgisi de azdır.
- Eğer sevmek herkese karşı seven bir tutuma sahip olmak demekse, 'bu nitelik kişinin yalnız aile ve arkadaş ilişkilerinde değil, İşinde, mesleğinde de varolmalıdır,
- İnsan usdışı nefret, yıkıcılık, kıskançlık, öç alma tutkularını bastırır; güce, paraya, bağımsız devlete, ulusa tapar; insan soyunun büyük manevi önderlerinin, Buda?nın, Peygamberlerin, Sokrates?in, İsa?nın, Muhammed?in öğretilerini dilinden düşürmezken, bir yandan da bu öğretileri bir batıl inançlar ve putperestlik ormanına dönüştürmüştür.
- Dünyaya yönelik ilgililik türü yüce ya da önemsiz olabilir ama en alt yapı türüne olan bir ilgililik bile yalnız olmaya yürekten tercih edilir. Eğer sadece bireyi başkalarına bağlıyorsa, ne kadar saçma ve alçaltıcı olursa olsun herhangi bir inanç ve herhangi bir gelenek kadar din ve milliyetçilik de insanın en çok ürktüğü şeye yani yalıtılmışlığa karşı oluşturulan sığınaklardır. İnsanın ilk düşüncesi şudur: bir kader ortağı bulmak. Yaşamın kendisi olan bu itkiyi doyurmak için insan bütün direncini, gücünü, tümel yaşamının enerjisini kullanabilir miydi?
- Olağan dışı ölçülerde katı bir baba tarafından yetiştirildiği ve bir çocuk olarak çok az sevgi ya da güvenlik yaşadığı için, kişiliği otoriteye yönelik değişmez bir ikilikle yoğrulmuştur; otoriteden nefret etmeyi öğrenmiş ve otoriteye başkaldırmış, ama aynı zamanda da hayranlık duymuş ve boyun eğme eğilimi göstermiştir.
- Luther, insan doğasında, onun iradesini kötüye yönelten ve insan için kendi doğası temelinde iyi şeyler yapmayı olanaksızlaştıran doğuştan bir kötülüğün var olduğunu savundu. İnsan şeytansı ve kötü bir doğaya sahiptir.
- 1518 yılında Luther? e ani bir vahiy geldi. İnsan, sahip olduğu erdemler temelinde kurtarılmazdı; insan yaptığı işlerin tanrıya hoş gelip gelmediğini bile düşünmemeliydi. Ne var ki insan yaşamı boyunca asla hepten erdemli olamazdı, çünkü doğal kötülüğü hiçbir zaman ortadan kalkmazdı.
- Sadist kişi yönettiği insana ihtiyaç duyar, hem de ölesiye, çünkü kendi güçlülük duygusunun kökleri, birisinin efendisi olduğu gerçeğinde yatmaktadır. Bu bağımlılık bütünüyle bilinçsiz efendisi olduğu gerçeğinde yatmaktadır. Bu bağımlılık bütünüyle bilinçsiz olabilir. Dolayısıyla örneğin bir adam karısına sadistçe davranabilir ve ikide bir ona evi terk edebileceğini ve eğer bunu yaparsa çok memnun olacağını söyleyebilir. Çoğu durumda kadın öylesine yıkılmış olacaktır ki, erkeği terk etmeye cesaret edemeyecektir, bu nedenle her ikisi de erkeğin söylediğinin doğru olduğuna inanmayı sürdürecektir. Ama eğer kadın onu terk edeceğini söyleyecek cesareti bulursa, her ikisi içinde oldukça beklenmedik bir şey olabilir; erkek umutsuzluğa kapılacak, ruhsal açıdan çökecek, kendisini bırakmaması için karısına yalvaracak; onsuz yaşayamayacağını söyleyecek, onu ne kadar çok sevdiğini, vb. anlatacaktır. Genellikle kendini şöyle ya da böyle ortaya koymaktan korkan kadın, ona inanmaya, kararını değiştirip onunla kalmaya eğilim gösterecektir. Bu noktada oyun yeniden başlar. Erkek eski tavrını takınır, kadın onunla yaşamayı giderek daha zorlu bulur, yeniden patlar, erkek yeniden ruhsal olarak çöker, kadın gitmekten vazgeçer ve bu defalarca tekrarlanıp durur.