- Yalnız bir gün "neden" yükselir ve her şey bu şaşkınlık kokan bıkkınlık içinde başlar.
"Başlar", işte bu önemli.
Bıkkınlık, makinemsi bir yaşamın edimlerinin sonundadır, ama aynı zamanda bilincin devinimini başlatır.
Onu uyandırır, gerisine yol açar.
Gerisi, bilinçsiz olarak yeniden zincire dönüş ya da kesin uyanıştır.
Uyanışın ardından sonuç gelir zamanla; intihar ya da iyileşme. - Ağaçlar arasında bir ağaç, hayvanlar arasında bir kedi olsaydım, bu yaşamın bir anlamı olurdu, daha doğrusu bu sorunun hiç anlamı olmazdı, çünkü dünyadan bir parça olurdum.
Bu dünya olurdum, oysa şimdi tüm yakınlık gereksinimimle onun karşısındayım.
Öylesine önemsiz olan bu us, işte beni tüm evrenin karşıtı yapan bu.
Bir kalemde yadsıyamam onu. - Kişiyi çalıştıran ve çırpındıran her şey umuttan yararlanır.
Öyleyse aldatıcı olmayan biricik düşünce kısır bir düşüncedir.
Uyumsuz dünyada, bir kavramın ya da bir yaşamın değeri kısırlığıyla ölçülür. - Bana herşeyi açıklayan öğretilerin aynı zamanda beni zayıflatmalarının nedenini şimdi anlıyorum.
Kendi yaşamımın ağırlığından kurtarıyorlar beni, oysa onu yalnız başıma taşımam gerek.
(...)
Bilinç ve başkaldırı, bu yadsımalar vazgeçişin karşıtıdır.
Tersine, insan yüreğinde indirgenemez ve tutkulu olan ne varsa hepsi bunları yaşamıyla canlandırır.
Uzlaşmamış olarak ölmek söz konusudur. Gönüllü olarak değil, uzlaşmamış olarak ölmek söz konusudur.
İntihar bir yanılmadır.
Uyumsuz insanın tüm yapacağı herşeyi tüketmektir.
Uyumsuz onun son noktasına varmış gerilimi, bir yalnız çabayla sürekli olarak sürdürdüğü gerilimidir, çünkü bu bilinçte ve bu günü gününe başkaldırıda biricik gerçeğini ortaya koyduğunu bilir.
Bu gerçek de meydan okumadır, ilk sonuçlarından biri bu.
(...)
Günü gününe yaşayan insan, uyumsuzla karşılaşmadan önce, amaçlarla, bir gelecek ya da haklı çıkma (kime ya da neye karşı, sorun bu değil) kaygısıyla yaşar.
Şanslarını ölçüp biçer, daha sonraya, emekliliğine ya da oğullarının çalışmasına bel bağlar.
Yaşamında yönetilecek bir şeyler bulunduğuna inanır hala.
Gerçekte tüm bu olaylar bu özgürlüğü yalanlasa bile, özgürmüş gibi davranır. - İntiharın başkaldırıdan sonra geldiği sanılabilir. Ama yanlış.
Çünkü intihar, başkaldırının mantıksal sonucu değildir.
İçerdiği razı oluş dolayısıyla, onun tam tersidir.
İntihar, sıçrama gibi, en son noktasına götürülmüş kabullenmedir. - Hastalığı boyunca etsuyuyla beslenip de yiyeceği ilk ekmek kabuğunun nasıl olacağını düşünen,iyileşmeye yüz tutmuş bir hasta gibiydim.Bir ışık doğuyordu.Şimdi biliyorum bunun ne olduğunu;mutluluğa hazırdım.
- ...ben hayalime gülümsemeye çalışırken, o ciddi duruyordu.
- Bütün normal insanlar aşağı yukarı, sevdikleri kimselerin ölümünü az çok istemişlerdir..
- O zaman anladım ki dışarıda bir gün yaşamış olan bir insan, cezaevinde hiç sıkıntı çekmeden bin yıl yaşayabilirdi. canı sıkılmayacak kadar anıları olacaktı.
- Sanki bu büyük öfke beni kötülüklerden arındırmış, umuttan kurtarmıştı. İşaretler ve yıldızlarla yüklü olan bu gecede, kendimi ilk kez olarak, dünyanın kayıtsızlığına açıyorum. Dünyayı kendime bu kadar eş, bu kadar kardeş bulunca anladım ki eskiden mutluluğa ermişim. Hatta hâlâ da mutluyum.