- Yazgımız karşımızdadır, onu biz kışkırtırız. Gururdan çok, sınırlı durumumuzun bilinciyle. Biz de bazı bazı acırız kendi kendimize. Bize kabul edilebilir görünen biricik acıma budur; belki de pek anlayamayacağımız, pek de erkekçe bulmayacağınız bir duygu. Gene de bunu duyanlarımız en gözüpeklerimizdir. Ama biz uyanık olanlara erkek deriz ve bizi açık görüşlülükten uzaklaştıran bir gücü istemeyiz.
- "Hayır," der fatih, "eylemi sevmem için düşünmeyi unutmam gerekmiş olduğunu sanmayın. Tersine, inandığımı kusursuzca tanımlayabilirim. Çünkü ona var gücümle inanıyorum, onu açık ve kesin bir biçimde görüyorum." Bunu anlatamayacak kadar iyi biliyorum, diyenlerden sakının. Çünkü anlatmayı beceremiyorlarsa, bilmedikleri ya da, tembellik yüzünden, kabukta kaldıkları içindir.
- Sevmekle iş bitseydi, her şey fazlasıyla basit olurdu. İnsan ne kadar çok severse, uyumsuz o ölçüde sağlamlasın Don Juan'ın kadından kadına gitmesi hiç de aşk yokluğundan değildir. Onu eksiksiz aşkı arayan bir karasevdalı gibi göstermek gülünçtür. Ama her kadını eşit bir taşkınlıkla ve her seferinde tüm benliğiyle sevdiği için bu yeteneği ve bu derinleştirmeyi yinelemesi gerekir. Her kadının ona hiç kimsenin hiçbir zaman vermediğini getireceğini umması bundandır. Kadınlar her seferinde derinden derine aldanır, yalnız ona bunu yineleme gereksinimini duyurmayı başarırlar. "En sonunda sana aşkı verdim," diye haykırır içlerinden biri. Don Juan'ın buna gülmesinde şaşılacak bir şey var mı? "En sonunda mı?" der, "Hayır, bir kez daha." Neden çok sevmek için ender olarak sevmek gereksin ki?
- Bir örneğin (hele uyumsuz dünyada) izlenecek bir örnek olmadığına, bu örneklemelerin örnekçe oluşturmadığı görüşünü geliştirmeye ne gerek var? Bunun iç çağrı gerektirmesi bir yana, Rousseau'ya bakıp dört ayak üstünde yürümek, Nietzsche'ye bakıp annemize sert davranmak gerektiği sonucunu çıkarmak gülünçtür.
- Böylece, ölümden üç sonuç çıkarıyorum: başkaldırım, özgürlüğüm ve tutkum. Yalnız bilinç yoluyla ölüme çağrı olan şeyi yaşam kuralı biçimine sokuyor ve intiharı yadsıyorum. Günler boyunca sürüp giden bu boğuk yankıyı bilmiyor değilim. Ama yalnız bir sözüm var söyleyecek: bunun zorunlu olduğu.
- Günah bilmekte değildir pek (bu bakımdan herkes suçsuzdur), bilmek istemektedir.
- Böylece Chestov'a dönüyorum. Bir yorumcu onun ilgiye değer bir sözünü anlatır: "Tek çıkar yol, insan yargısı için bir çıkış yolu bulunmayan yerdedir," der. Böyle olmasa, Tanrı'yı ne yapacaktık? Kişi ancak olanaksızı elde etmek için Tanrı'ya yönelir. Olabilene gelince, insanlar yeter onu bulmaya."
- O zamanlar sık sık şöyle düşündüm; beni kuru bir ağacın gövdesine hapsetseler de başımın üstündeki gök parçasına bakmaktan başka yapacak işim olmasa da yavaş yavaş ona da alışacaktım.
- Kendimiz olmaya zamanımız yok. Ancak mutlu olmaya zamanımız var.
- Burada güzellik kendini uygarlığa bırakmış.