- Ve bir insanın birini hem sevip hem de ona düşmanlık duyması kadar taşıması zor bir duygu ikiliği, inanın zor bulunur.
- Zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz, bilgili bir kadına rastlarsanız bilginiz, esprili bir kadına rastlarsanız espriniz, zeki bir kadına rastlarsanız zekânız gelişir; yeni huysuzluklar, kaprisler, kavga nedenleri, acılar da öğrenirsiniz.
- Hayatınız, seçtiğiniz kadındır. Bir kadın değil. Bir hayat seçersiniz çünkü.
- Kendimizi olduğumuzdan başka biri sanarak yaşarız hepimiz ama bir yanımız aslında kim ve ne olduğumuzu hep bilir, bütün hayatımız da, gerçekleri söyleyen içimizdeki o haini susturmaya uğraşmak, onu yatıştırmaya çabalamak ve kendimizden kaçmakla geçer.
- Yalanlar, unutulmak istenenler, inkar edilenler, kokularını, renklerini yitirmiş solgun çiçekler gibi çoğalıyordu içimizde.
- Ne gerçeğimizden memnunduk ne de gerçeğimizi değiştirebiliyorduk.
- Ama unutmanın zorluğu gibi hatırlamanın da zorluğu vardı; bir ses, bir şarkı, rüyalarımıza karışan bir kabus, bir resim, bir bakış bize hatırlamak istediğimizi unutturuyor, kendi gerçeğimizi sezgilerin pusları arasından çekip çıkartıyor, bizi kendi gerçek varlığımızın yansımalarıyla yüz yüze bırakıyordu.
- Hangimiz kendimiz olarak mutluyduk ki? Onun için değil miydi zaten bize kendimizi unutturanlara, aşka ve sanata hayran olmamız, onun için değil miydi zaten aşık olduklarımızı bir tanrı ya da tanrıça gibi görmemiz, onların bir mucizeyi gerçekleştirdiklerine, bizi değiştirdiklerine inanmamız? Uzun ve imkansız kaçışımızda bize yardımcı olan herkese minnettardık. Ama kaçınılmaz olarak kendi gerçeğimize döndüğümüzde, kızdığımız da kendimiz değil, bir zamanlar bizi mutlu etmiş olanlar oluyordu, öfkeleniyorduk onlara, bizi kandırdıklarını düşünüyorduk, o mutluluğun sonsuza kadar sürmesinin nedeninin onlar olduğuna inanıyorduk, o mutluluğu bozanın bizim gerçek varlığımız olduğunu itiraf etmemiz imkansızdı, bunu yapan biz olamazdık, çünkü biz, bizden başkasıydık.
- Hayatımıza girmiş ve oradan ''suçlu ilan edilmeden'' çıkmayı başarmış kaç kişi vardı?
- Sussun diye içimizdeki o ses nasıl hasretle bekliyor, nasıl sığınmaya çalışıyorduk unutuşlara ve hatırlayışlara. Ama susmuyordu. Sandığımızdan başka biri olduğumuzda zehir solur gibi fısıldıyordu kulağımızda.