- "Hastalığım beni ölüm gerçeğiyle yüz yüze getirdi. Bir süre, beni genç yaşımda öldürecek bir hastalığım olduğuna inandım. Ölümün sizi tehdit etmesi gibi bir durum büyük bir lütuf: Hiç durmaksızın yazdım durdum, çünkü yazmam gerekenleri bitiremeden öleceğimi sanıyordum. Felaketle sonlandığında o eser daha büyük olmaz mı? Ölümün ağzımdaki tadı bana hem bir yön çizdi hem de cesaret verdi. En önemlisi bana kendim olma cesaretini verdi."
- Tam tersine, açık sözlülüğünüze ve dürüstlüğünüze hayran kaldım. Keşke bütün dostlar böyle konuşsa! Hayat çok daha zengin ve gerçek olurdu.
- Size düşen görev kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi kabullenmemin yollarını aramak değil.
- Tekrar saatine baktı. Hayatın on dakikası daha boşa harcanmıştı. Üstelik de ne için?..
- ... Ümit çok önemli ve bunu bizden başka kim verebilir? Bence, doktor olmanın en zor yanı bu. Bazen benim bu işe uygun biri olduğumdan gerçekten kuşku duyuyorum. Ölüm çok güçlü. Uyguladığımız tedaviler o kadar zayıf ki...
- Yaşam, iki boşluk arasındaki kıvılcım. Güzel bir imge, Josef. Ama kafamızın hep ikinci boşluğa takılması ve birinci boşluk üzerinde hiç düşünmememiz ne tuhaf, değil mi?
- "Senin yolunu ben tasarlayamam, çünkü o zaman senin yolun olmaz. Ama yeterince cesaretin varsa, kendi yolunu kendin bulursun."
- Belki de bizler birbirimizin gerçeğini göremeyen ve aynı acıları paylaşan insanlarız.
- Belki de bizler birbirimizin gerçeğini göremeyen ve aynı acıları paylaşan insanlarız.
- Sıfırı sıfırla bin kez de çarpsanız yine sıfır elde edersiniz!