- Ölümü bilmeyen hiçbir şeyi bilmez. Ölümü bilmeyenler yaşıyor da sayılmazlar. Ya ölüm olmasaydı, ya ölüm korkusu olmasaydı? Usandırıcı bir şey... Ölüm olduğu için biraz daha yaşamak istiyoruz. Ölüm olmasaydı...
- Beylerin Paşaların huyudur, ta kadim zamandan bu yana, fakir fıkaranın ahını duymamak... Hiç duyar mısın?
- Köpek derisinden post, Beylerden dost olmaz. Geçti ömrümüz. Aklımız başımıza geldi ama geçti ömrümüz.
- "Para parayı büyütmezse, büyümeyen para ölüme mahkumdur. Para her gün her gün doğuracak, doğurmalı." "Ne doğurmalı?" "Para para... Doğurmazsa ölür. Toprak da, insan da, kurt kuş da, bilcümle yaratık da doğurmazsa ölürler." "Ölürler."
- Kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini bilmem. Bilirim ki sen dünyanın en iyi arkadaşına, böyle bir Kırata sahipsin ki... Kıyamete kadar sırtın yere gelmez. Altındaki Kırata, yani senin can bir arkadaşına baktım, işte uzaktan, diyarımıza bir adam oğlu adam gelir ki analar doğurmamış, dedim. Derken oğul senin sesini duydum. Sesin bir ses ki, ne altındaki ata, ne de sana yakışan bir ses... Sesin öyle bir ses ki, şu küçücük dağları ben yarattım, büyükleri de dedemden kaldı diyen bir ses. Sana bir öğüdüm olsun ki, kulağına küpe yap da bu öğüdümü ölünceye kadar taşı kulağında. Ömrün oldukça hiçbir adama böyle tepeden, böyle karıncaya bağırır gibi bağırmayacaksın. Bilmediğin insanlara böyle davranman senin çiğliğini gösterir. İnsanlara böcek gibi, karınca gibi bakamazsın. Şu evren içinde ne kadar yaratık varsa en kutsalı insandır. Hiçbir insanı küçük göremezsin, aşağılatamazsın. İnsanı aşağılatan önce kendisini aşağılatmış demektir. Kendine saygısı olan, olumlu, sağlıklı bir adam başkalarına da en büyük saygıyı duyar.
- Ne olursan ol, ister padişah ister bey, ister dünyaları zaptetmiş kumandan ol... İnsanlara saygıyı yitirdin mi yandın bittin, on paralık oldun demektir.
- Yazık ki, dünya bir yağlı kuyruk yiyene. Hiç aklına gelmez kim kazana kim yiye.
- Bir adamda akıl ve de feraset olmazsa o adam bir hiçtir. Ne kadar güçlü olursa olsun bir adam, aklı işe karışmazsa her zaman, her zaman yenilir.
- Aşık mısın sen?? ?Yurttan yuvadan olduk.? . ?Diyar diyar, öyle mi?? ?Öyle.? ?Gayri eve dönmeye tövbe mi?? ?Tövbe.? Adam: ?Senin gibi aşığın birine sormuşlar: Vatanın nere? Sazını göstermiş. Bura, demiş.
- Bir düş içinde, bir uzak türkü içinde, türkülerin cenneti içinde, pınarın yeşil billuru içinde kaldılar bir an... Nasıl oldu, nasıl olmadı, kendilerini, yan yana, kucak kucağa buldular. Uzun zaman böyle kaldılar. Konuşmadılar. Konuşamazlardı. Söyleyecek hiçbir şeyleri yoktu. Yürekteki çımgışma, bahar havası, gün aydınlığı, ılık ılık bir seher yeli, kendinden geçme... Hayran hayran biribirinin yüzüne bakıyorlardı... ?Yar yüzüne bin yıl baksam az gelir. Yüz yıl dahi baksam kanan değilim.? Kanmıyorlardı. Sevdanın büyük ateşiyle yanıyorlardı. Biri bir Türkmen beyinin kızı, birisi de ne idiği belirsiz bir aşıktı. İkisini de çeken bir şey vardı... Bir yer, bir cennet... Bir düş ülkesi...