- İşte Vahidüddin'in başına ne geldiyse bu taht'a ve böyle bir zamanda geçmek yüzünden geldiğine göre, asırların hesabını onun memur bulunduğu tek ana sokan bir hengamede Vahidüddin ne yapmalıydı; tahtı kabul etmeli miydi, yoksa Çengelköydeki köşküne çekilip salhanede boğazlayacakları vatanın çığlıklarına kulaklarını mı tıkamalıydı? Bu suali vazedecek, şimdiye kadar en küçük bir insaf bile çıkmamıştır ve 6. Mehmed Vahidüddin mes'elesinin baş anahtarı bu sualdir. S: 107
- "İlk önce uykuda bir yılan gibi uyuşuk duran bu vehim yavaş yavaş uyanarak dilini çıkarmış ve yuvasından başını kaldırarak artık saklanmaya lüzum görmeyen bir çekingensizlikle (garip kelime!), usanmadan etrafı yoklamaya başlamıştı." Halid Ziya Uşaklıgil S: 66
- Hasretim, her tümseğin, her çatının ardında; Kelimenin üstünde, cümlelerin altında...
- Hasret bir rüzgâr, kapı kapı aralar geçer; Gördüğüm her güzel şey, beni yaralar geçer...
- Kalplerinizi değiştirin Size hakikat gibi görünen şeylerin hemen değiştiğini görürsünüz. - Kalp değişir miymiş istenince? - Dünyanın en sert ve en yumuşak madeni, kalp. ''Ateşini bulsun; hemen değişir.''...
- İsrail oğullarından biri Allah'a hitap etmiş: «Ne günahlar işledim, ne sapıklıklar yaptım, beni cezalandırmadın!» Allah onu peygamberine vahyetmiş: «Git de ona de ki, ben kendisine en büyük cezayı verdim, ama farkında değil; ondan duayı ve gözyaşını kestim!
- "Aramıza bir parça mesafe koymamız lazım. Bu bir sanat meselesidir. Birbirimize bu kadar abanmamalıyız. Abandığımız zaman da ne bileyim, birimizin ağırlığı öbürüne bir tüy kadar gelmeli. Ah, bunlar anlatılmaz. Beni niçin konuşturuyorsunuz??
- Aslında yaprak sıkılmıştı ağaçtan. ....Bahaneydi sonbahar.
- "Yaradan rahmetini kahrından üstün saydı, Ne olurdu halimiz gözyaşı olmasaydı..."
- HUSREV - (Selma ile karşı karşıya) Büyük adam ben miyim? Nasıl olur? Ben bir başıma, kendi kendime, kendi gözümde büyük adam olabilir miyim? Araya bu farkı koyan başkaları. İşte bu başkalarıdır ki, bana büyüklüğü kondurduktan sonra beni en küçük insan haklarından uzak görüyor ya. (Yan tarafta kalan Mansur'a döner) Bak sen: Bir adam çıkıyor, bir eser veriyor. Kimse onu tanımayı aklından geçirmezken o kendi kendisini tanıtıyor. Artık yaptığı işin uğraşılacak yeri kalmamıştır. Bütün alaka, bu adamın miskin taraflarına dönüyor. Suratımız, nüfus kağıdımız, hayat künyemiz... İşte meraka değer şeyler. Benim için neler yazmadılar! Nelerimi merak etmediler! (İki elini, taaccüp ifade edercesine, iki tarafa kaldırır) Söyleyin Allah aşkına! Ben nasılsa karaya vurmuş garip bir deniz hayvanı mıyım? Beni kalabalık bir sokakta, bir dükkanın çengeline mi asmalılar? Gelen geçen beni beş kuruşa seyir mi etmeli? Yosunlar, kayalar ve sessizlikler içinde yalnız kalmaya muhtaç değil miyim? (Elleri yanına düşer) Ben de bir insanım. Hiç bir fevkalâdeliğim yok. Bir kadere bağlıyım. Bir takım zaaflarla doluyum. Belki herkesten daha zayıf.