Balkonlar açar çocuk yaşında, yalnızlık kurur Bir iki ölmeyle bir iki yaşamayla ancak kurtulunur.
Sonu hep deniz köpüklerini andıran Limandaki kımıltısız çöpleri andıran
Ey orman yollarındaki su sarnıçları Duyuyorum içinizdeki eski ses yüklü plaklarda
Ve burnumda o yabanıl kan kokusu Kan! dedimdi kendi kendime, kan Ne zaman çıkmaz ki yüze fırsatı yakalayınca.
Öyle ya, bana sorarsanız terketmeli insan yaşamı Ölümü göze almadan Ve anlamalı bir ağaç gölgesi gibi durmaktaki sakıncayı Gitmek Durmadan gitmek Ne ölümünü bilsinler ne yaşadığını.
Öyle yorgun ki kentimiz Düşlerden ve söyleşmekten Yok duyacak kimse sesimizi Gönderdik göndermesine, yüzümüz Oradan da Yok olarak geri geldi Sesler, şarkılar... alışkanlık elbet.
Yok düş kuracak vakit bile Her şeyi bir yana bırakıyoruz söylene söylene.
Konuşuyordun, sözlerini bulamıyordun yalnız.
Ve yanık istasyonlar gördüm arada Titrek dumanlarıyla bozkırı Kuru, kupkuru otlar yakıyordu biri. Çekerekten içine Kır kızılı bir hanı Han Yıkılmış zaten o da, şurda burda üç beş duvar Toplamış kanatlarını puhukuşu da Boşluktan yontulmuş tüneğinde değil İri bir pençenin tırnaktan boşalan oyuğunda Soğuyor bilmek için yaşadığı zamanı Oysa görmüyor önünü bile, görmüyor Bir başka puhukuşu koysan da karşısına Bozulmasın istiyor kül, anlaşılan Hiç bozulmasın Ah her yanda küller her yanda.
Kimse bir şarkıyı sonuna kadar söyleyemez
Yılmaz Odabaşı
Kadir Aydemir
Mehmet Eroğlu
Michael Palmer
Lily Prior
Aliya İzzetbegoviç
Milan Kundera
Kahraman Tazeoğlu
John Verdon
Platon (Eflatun)