- İçelim ey cüceler, içelim Vaktimiz var nasıl olsa Doğacak yeni acılar için.
- Ben de bir tohumum burada Uyarılmış bir tohum Beni kıyıya Bırakan bana Denizde zaman yok. Saflığın ve güzelliğin Büyük zamanı...
- Öğle sonu yaşlılıktır biraz.
- Ölüsünün ağzında bir düzlüğün ölüsü Ben kendimi isterim her yerdeki bir yerde Ayak bileklerimin üstünde iki kıvrım Unuttuğum bir şey var, onun içinde Ve yadırgadığım. Ben kendimi taşırım İçinde olmadığım bir güne Bir yaprak biçiminde - boşluksa tırtıl - Bir de işte tek kalmanın acısı, bir de Nemli toprakta yüzükoyun Yokluğuma kar biriktiren yazla birlikte. İmgesiyim ölümün.
- Ansızın ortaya çıkmış bir şehirdi Bu içiçe geçmiş durgunluklar Birinin öldürülüşünden arta kalan sanki
- Şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da
- Gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun Bu koku dünyayı tutacak nerdeyse Gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün Herkes, hep bir ağızdan: gül! Ve her şeyin üstüne bir gül işlenecek Saçların, alınların, göğüslerin üstüne Yüreklerin üstüne Bembeyaz kemiklerin Mezarsız ölülerin üstüne Kurumuş gözyaşlarının Titreyen kirpiklerin üstüne Kenetlenmiş çenelerin Ağarmış dudakların Unutulmuş çığlıkların üstüne Kederlerin, yasların, sevinçlerin üstüne Ve her şeyin üstüne bir gül islenecek.
- Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi
- O limonlu votkalar, yerine asılmamış şapkalar Sanki hiç açmayacak bir erguvanın Yaşamsız, loş erguvanlığında Upuzun bir yolculukta, bir tanrı kılığında İçimizden biridir, yakın olmayan şeyleri ufalar. Onlar, o hiçbir şeyden yapılmamış adamlar. Üşümüş, yorgun ve bütün gün adres soranlar.
- S?lerde soluksuzduk ve solgun, savunamayan Issızın ıpıssızla birleştiği yerde.