- Onun söylediği şey sadece sıyırıp geçen bir kurşundan fazlasıydı. Bu, kalbe isabet eden bir kurşundu. Vedalardan nefret ederdim, özellikle de sonsuza dek olanlardan.
- İkimizi bağlayan şeyi tekrar hissedebilirsem sessizce onun yanında oturmak bile bana yetecekti.
- "Lütfen beni uyandır! Kendimi hatırlamak istiyorum." Colin tepki vermedi. Kolumu aldı, parmak uçlarımı öptü ve beni sıkıca kendine çekti. Sanki üzerimizden yıllar akıp gitmişti; ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış aynı anda. Sırtımda güneşin sıcaklığını, saçlarımda fırtınayı ve ensemde buz gibi kar tanelerini hissediyordum. Beni öpüp sivri tırnağını çok hafifçe sırtıma batırmadan önce, "Elveda, Ellie," dedi Colin. Bu acıyı seviyordum. Hatta şimdi beni ele geçirmeye çalışan kederi de. Ama Colin hala buradaydı. Hala bana bir şey yapamazdı. "Neden beni uyandırmıyorsun?" diye sorarak elimi yanağına koydum. Yüzünü ezberlemem gerekiyordu, tüm duyularımla. Sonsuza dek. "Veda etmek fazla acı verici olduğu için," diye yanıtladı ve Louis'in sırtına binip karanlığa doğru ilerlemeden önce bana son kez gülümsedi.
- Ona iyi bak. Birbirimizi tekrar görene dek... Bu hayatta ya da bir başkasında. Biliyorsun, balık sever. Ve ben de seni seviyorum. Colin.
- Hayal kurmayı kendime yasaklayalı epey zaman olmuştu. Sadece kafa karıştırıyorlardı ve sonunda gerçekler daha da acımasızlaşıyordu.
- O şimdi sonsuza dek geçmişe aitti, hatta bu zorunlu sürgündeki tek anlamlı şeydi. Onu bir daha göremeyecektim. Ne gerçek hayatta ne de düşüncelerde.
- SÇS. Seni çok seviyorum. Ne aptalca bir kısaltma. . . ... Birini seviyor ve ona bunu söylemek istiyorsam bu kelimeleri kısaltmam diye düşündüm.
- Sendeki güzel olan her şeyi yok edecek. Her şeyi!
- Ben kendi dünyamla ilgili hiç bir şeyi fark etmezken onun kalbinin benden bir kaç metre uzakta attığını bilmenin verdiği duygu keyif kaçırıcı ve hüzünlüydü.
- Yakıcı bir acı, soluk almamı zorlaştırıyordu ve bazen hâlâ var olduğumu kendime kanıtlamak için kollarımı sıyırıp tenime bakıyordum. Özlemim boşluğa düşüyordu.