Oysa, düşlerimi gerçekten gerçekleştirmeye cesaretim olsaydı, beklemektense, işe girişip, en azından, başarısız da olsam, gerçek ve evet hakedilmiş bir yıkıma ulaşabilirdim; ya da, korkaklığımı açıkça kabullenerek, gerçeklere boyuneğip, düşlerimi bir kenara atabilir; o zaman da, gene hakedilmiş bir lanetlenmeyi gerçekten yaşayabilir; sonunda da pısırık ve sessiz bir ölüm bulabilirdim
İkisini de yapmadım
Böylece ortada bıraktım kendimi..
Sırf şu yüzden: Bu kocaman anlamsız karmaşa içinde modernlik denen bu umarsız saçmalığın içine atılmış; fırlatılmışken dış dünya bir yana daha kendi kendisiyle bile ancak arada bir uyum içinde olabildiğinde, gene de kendine aykırı düşüyor, kendi kendini çeliyor, kendinden acı çekiyorsa, kişi--- daha ne olsundu ki!?...
Yorganı sıyrılmış yatağımızdı deniz
Serinlikte kavuşunca ılık bedenlerimiz
Dalgalar hafifçe örttü omuzlarımızı
Batabilirdik artık güneşle birlikte biz
Yaşamını bir şey beklemeden yaşayacaksın.
Ne çok şey beklediğini biliyorsun;
gene, bekleyeceksin onları (elinde değil bu);
ama beklentilerinin ne ifade ettiklerini,
ne anlama geldiklerini -beklediğin, beklediklerin de, birgün tutup gelirlerse, onların da ne ifade edeceklerini, ne anlama geleceklerini- bilerek yaşayacaksın.
"Korkuyorum- aynı şeyleri yeniden yaşamak istemiyorum" dedin:
Önceden başkaları ile birlikte yaşadıkların vardı tabii ki anılarında:
onlar, şimdi, yaşamaya girişme durumunda olduğun 'yeni'ye, sanki, bulaşan, 'eski'lerdi.
Oysa ilişki, ne kadar uzun sürmüş olursa olsun, sanki hep 'yepyeni' olmak zorundadır: Yeniliğini yitirip bir kez eskilerin yinelenmesi haline girerse, hiçbir şeye de yaramaz duruma düşer.
Dostluklarımız sürmez -sürdüremeyiz bir türlü dostluklarımızı; en çok önem verdiğimiz yanlarımız da olsalar.
Bir kopuş noktası gelir hep - bir nokta gelir, bakarız, zaten değişmiş ilişki; öteki, ötekiler, yabancıdan da beter olmuşlar bizim için...
Garip ya işte: bizim de, ötekilerin de, ilişki nedenlerimiz öylece dururken; biz de, ötekiler de, başka ilişkilere kapılıp gitmişizdir - o şuna, bu ona kapılırken de, belki kimse istemeden, ve kimse bilmeden, çözülüp gitmiştir ilişki...
En yoğun özlemlerimizin arasına bir katı bıkkınlık gelir yerleşir, apansız: Öyle olur ki, en son ucuna gitmeye can attığımız bir ilişkinin içinden çıkıp çekip gitme arzusu çöker üzerimize.
Bil ki, ancak kendin, kendi kendine, hiçbir başkasının yönlendirmesi, öğüt ve salık vermesi olmaksızın, kendin olabildiğin zaman, kendin olabileceksin.
Orada
beni düşünüyorsun
Hissettim bunu:
Bir şiddetli rüzgar gibi
aşarak tepeleri
geçerek boğazları
ulaştı buraya
geldi dokundu bana
düşünmen beni.
Orada
beni düşünüyorsan
hissetmelisin bunu:
Bir rengarenk ışın gibi
aşarak tepeleri
geçerek boğazları
ulaşmak oraya
gelip dokunmak istiyor sana
düşünmem seni.
Yaşam
rüzgarın titrettiği yaprakların
hışırtıları ardından çağıran
bir ses gibi:
çabucak yitiveren
anlaşılmadan
söylediği s.42
Serdar Özkan
Aziz Nesin
Cezmi Ersöz
Mürvet Sarıyıldız
Cemil Meriç
Amin Maalouf
Hekimoğlu İsmail
Lisa Kleypas
Rhonda Byrne
Paul Lafargue