Dokunamadığın noktalardan gelir yaşamının anlamı.
Gerçeklerle baş etmenin en iyi yolu, hayal kurmaktır.
Kişiyi belirleyen hep gerçekler olduğu halde, yaşadığı, hep, hayalleridir.
Yazar, kalemi kendisine sürekli başkaldıran kişidir.
Ancak arada bir gerçekten yaşayacaksın: duygusal olarak "unutulmaz bir an" denen yaşam aralıklarının birinde, tam kendin olarak, tam kendisiyle yüzyüze geldiğin bir başka kişiyle birlikte, bir şey yaşadığında (bir sevinç, bir acı...) o zaman gerçekten yaşarsın.
Ama bu "an"ları son derece seyrek yaşarsın (kimi insanlar -çoğunlukla bunları hiç yaşayamaz belki-): son derece de kısa... Gene de, bunların sağladığı anlam yoğunluğu, yaşamının bütün geriye kalan çölünü yeşertmeye yetecek.
Yaşamını bir şey beklemeden yaşayacaksın.
Ne çok şey beklediğini biliyorsun;
gene, bekleyeceksin onları (elinde değil bu);
ama beklentilerinin ne ifade ettiklerini,
ne anlama geldiklerini -beklediğin, beklediklerin de, birgün tutup gelirlerse, onların da ne ifade edeceklerini, ne anlama geleceklerini- bilerek yaşayacaksın.
Biz, artık ayrı olabiliyor idiysek, sen ile ben arasındaki şu "ile", artık yok demekti
En iç, en içten, en içteki sesine bile aykırı düşebilir mi kişi?
Düşer...
Tam kendin olarak, tam kendisiyle yüz yüze geldiğin bir başka kişiyle birlikte, bir şey yaşadığında (bir sevinç, bir acı...) - o zaman gerçekten yaşarsın.
Kendi olarak, sana gelen -
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen -
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen -
kendi olmasını, senin ile olmaya bağlayan - -
O, işte...
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Metin Eloğlu
Sylvia Plath
Ömer Lütfi Mete
Hermann Hesse
Kamuran Şipal
Halide Edib Adıvar
Mahir Ünsal Eriş
Lisa Gardner
Engin Geçtan