Özlem ile acı arasında da garip bir ilişki vardır:-
Özlem, fazlaca güçlü olunca da acı payı yükselir,
azalmaya yüztutunca da
- özleyen,
çoğalan özleminin acısını da çeker;
özleminin azalmakta olmasının da...
Özlem, çok da olsa, az da;
hep, acılıdır.
bir mum yaktığında, bir süreç başlatırsın ? ama yürüyüşü senin elinde olmayan bir süreçtir bu; artık, kendi oluşma biçimini izleyecek, senin elinde olmadan da, zaman içinde, varması gereken noktaya varacaktır:
mum, önce, bir noktaya kadar, kendi doluluğu içinde, güçlü güçlü yanar; ama yanışında belirli dengesizlikler oluşunca (ki, kaçınılmazca oluşur bunlar), çeperini delip, eriyik maddesini dışarı akıtıp, fitilini yakıp küçülterek, söneyazar ? önlem düşünürsün: alır, kenarlarını düzeltir, bir madeni kutunun kabını ters çevirip, içine koyarsın ? ama, boşunadır bu da : çünkü kendi süreci içinde oluşturduğu dengesizlikler sürmektedir ? çeperleri tam düz değildir; içine koyduğun kabın belirli bir eğimi vardır ? gene, akar dışarı eriyik madde: kabın içinde yayılır, kap ısınır; dibine varmış fitil, artık, her türlü biçimi yitirmiş maddenin son kalıntıları içinde, ucu ucuna, yanıyordur ? sönmesi yakın ve kaçınılmazdır.
şimdi yapabileceğin tek şey, kap içinde kalmış eriyik maddeyi bir kenarında biraraya getirip, muma benzer bir biçime sokarak, dibine dayanmış fitile biraz daha süre tanımaktır ? ama artık bilerek : mumun, sönecektir.
elinden birşey gelmez ? hep müdahale edersin; dersin, şöyle, şuraya toplasam ? şöyle, şu biçime soksam; şöyle, bir köşede, sürebileceği bir konum bulsam ? şöyle... boşunadır : madde tükenmeye yüztutmuş; güdük fitil de dibine dayanmıştır.
ama sönmez bir türlü : fitili yok denecek kadar kısa; maddesi de, dikkatle belirli bir açıda tuttuğun kabın köşesinde, ancak küçük bir oyuk olarak kalmış; oysa alevi, eski canlılığından ? sanki ? hiçbirşey yitirmemiştir.
sönmez bir türlü ? sen de, sonunda, gücünü toplayabildiğin bir anda, kendin üfleyip söndürürsün onu.
mumun söner.
Hep, sanki, yoğun bir yaşam istiyor gibiyken, aynı zamanda, sanki, hemen, hızlı bir ölüm istiyor-
-ikisini de birarada, birlikte, içiçe...
Benim için "anı" olan şeyler, onun için zamanın hiç yıpratmadığı "gerçek"ler...
Zamanın dışında sanki: Benim, diyelim, yirmibeş yıl önce yaşadığım birşey, onun için "şimdi-burada" olan birşey olarak varlığını -ve etkinliğini- sürdürüyor: yalnızca bir "anı" da olmuyor bu; kanlı-canlı bir gerçek, sanki...
Zamanla ilgili çok aykırı, çelişik bir tutumumuz
vardır: Bir şeyler yapmak için gereksindiğimiz
uzun, yoğun zaman süreleri özleriz hep; oysa,
zaten sahip olduğumuz upuzun, bomboş zaman
sürelerini boşuna geçirir, çarçur ederiz.
Yol, iki yer arası değildir
yer, iki yol arasıdır.
Yola çıkan kişi,
bir yerden kalkıp bir yere ulaşmaya çalışan
değildir
yolu yürüyendir.
Yer görelidir; mutlak olan, yoldur
ya da, yürümek...
şimdi de
uçup geçti ak kelebek
kurumuş ağacımın yanından
kırık dökük..
kimdi
o..
aramadığım
gidemediğim
kırıldığım. döktüğüm.
kuru kuyu..
yaşamında, genel çizgilerinde,
üç tür şeyle karşılaşacaksın:-
1) gelip geçmiş şeyler.
2) gelip geçmemiş şeyler.
3) gelmeyip geçmiş şeyler.
bütün 'şey'lerin, geçmiş ya da geçmemiş,
ya da hiç geçmemiş olacak.
(dördüncü durumla-'mantık' sırası içinde
sonuncu olması gereken 'şey'lerle-ise,
hiç karşılaşamayacaksın:-
4) gelmeyip geçmemiş şeyler...)"
yaşamında, şunları da yaşayabileceksin:-
1) birisini, ona söyleyecek bir şey bulamadığın için,
aramak...
2) birisini, onu artık görmeyeceğini söylemek için,
beklemek...
3) birisini, onu artık görmemeye dayanamadığın için,
terketmek...
neler yaşamayacaksın ki!...
Kendin olmayı yeniden öğrenmen gerek -yıllar yılı unuttun onu yalnızca: Bunu da ''koşullar''a, ''hayatın akışı''na, ''sorumlulukların''a falan bağlamaya kalkışma- bahane bulmağa çalışma: Sendin, sendeki asıl senin anlamını, önemini, değerini gözardı eden: korkaklıkla işin kolayına kaçan...
O işte şimdi hesabını soruyor o sahici senin, senden: ne yaptın sen sana?!...
Belki temel hata, sevgiyi bir 'duygu' işi olarak görmekte. Duygu yanı yok değil; ama bu, bilinçle dengelenmezse -yalnızca duygusal kalırsa-kişinin özgürlüğü pahasına yürüyor. Bu oluşumun en önemli göstergesi, kıskançlık: Sevginin tek yanlı yozlaşması. Akıldışı hale gelmesi, bilgiyi çeler hale gelmesi. Sevginin iki kişinin ilişkisi olmaktan çıkıp, bir kişinin ötekine yönelik bir tutumu haline gelmesi.
M. Fethullah Gülen
Jon Krakauer
Jerome David Salinger
Engin Geçtan
Jojo Moyes
Yusuf Hayaloğlu
John Verdon
Charlotte Bronte
Louise L. Hay
Sigmund Freud