- Meryem, çocukların kahkahalarında. Azize'nin ezberden söylediği ayetlerde, yüzünü batıya dönüp mırıldandığı dualarda. Ama en çok da, Leyla'nın kalbinde; bin güneşin göz kamaştırıcı ışıltısıyla aydınlandığı, pırıl pırıl parladığı yerde.
- Bir tufan patlayıp tüm canlıları boğmaya kalkışsa, En güçlü kasırgayı bile aşacak Nuh gibi bir kılavuzunuz var, bırakın matemi.
- Bir ırmak yatağında kaya gibi, hiç yakınmadan katlanan, zarafeti, vakarı üzerinden akıp geçen çalkantılar tarafından bozulmayan, şekillenen bir kadın.
- "Üzüldüm." diyor Leyla; bütün Afgan öykülerinin nasıl da hep ölümle, kayıplarla, akıl almaz acılarla bezendiğine şaşırarak. Ama yine de, insanların ayakta kalmanın, hayata devam etmenin bir yolunu bulduğunu görüyor, Kendi yaşamını, başına gelen onca şeyi düşünüyor ve kendisinin de nasıl sağ salim atlattığına, bu takside oturup bu adamın hikayesini dinlediğine şaşıp kalıyor.
- Meryem co. İçimde küçük, küçücük bir umut var: Bunu okuduktan sonra, benim sana asla gösteremediğim merhameti sen bana gösterirsin belki. Yüreğini razı edip babanı görmeye gelirsin. Belki kapımı bir kez daha çalar, bana bu kez o kapıyı açma, seni evime buyur etme, kollarıma alma şansını verirsin kızım -yıllar önce yapmam gerektiği gibi. Yüreğim kadar zayıf bir umut bu. Biliyorum. Ama yine de bekleyeceğim. Kulağım, kapıya vuran elinin sesinde olacak. Umut etmeyi sürdüreceğim.
- -sonradan bulduğun bir şeyi yitirmek,her zaman daha zordur. (S.216)
- Senin bu kadar mutlu olmana ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.
- Ama o an, damarlarımı yarıp o lanetli kanını bedenimden akıtmak, def etmek istedim.
- İyilik bu toprakları terk etti; ölümlerden kaçmanın yolu kalmadı. Ölüm, her an, her yerde ölüm.
- Yukarıda bir yerde bir Tanrı varsa, umarım benim viski içmem ya da domuz yememden çok daha önemli meselelerle uğraşıyordur.