- Ben de onun iyi olup olmadığını sordum, hemşire de, "Suya gömülmeye devam ediyor" dedi. Çölde bir lütuf, okyanusta bir lanet.
- Ve o sırada hava o kadar soğuk o kadar sessizdi ve ben seni o kadar seviyordum ki. Şimdi hava sıcak ve yine sessiz ve seni hâlâ seviyorum.
- Belki önceden söylediğin gibi, hepimiz çatlayıp açılıyoruz. Sanki her birimiz su geçirmez bir kabuk olarak yola çıkıyoruz. Ve bir şeyler oluyor... birileri bizi terk ediyor, sevmiyor, anlamıyor ya da biz onları anlamıyoruz ve kaybediyoruz, başarısız oluyoruz ve birbirimizi incitiyoruz. Ve kabuk bazı yerlerinden çatlayıp açılmaya başlıyor. Yani evet, kabuk bir kere çatladığında, son kaçınılmaz oluyor. Osprey'in içine bir kere yağmur yağmaya başladığında, asla tadilat yapılmayacak. Ama çatlakların açılmaya başladığı an ile parçalandığımız an arasında çok zaman var. Ve ancak o zaman birbirimizi görebiliriz çünkü kendi çatlaklarımızın arasından dışımızdakileri ve başkalarının çatlaklarının arasından da onların içini görüyoruz. Ne zaman birbirimizi yüz yüze gördük? Sen benim çatlaklarımın içini, ben de seninkilerin içine görene kadar değil. Ondan önce, sadece birbirimizin fikirlerine bakıyorduk, penceredeki jaluziye bakıp içeriyi hiç görmemek gibi. Ama kabuk bir kere çatladığında ışık içeri girebiliyor. Işık dışarı çıkabiliyor.
- Yetişkinler yüzlerinde o alaycı, aptal gülümsemeleriyle "Gençler yenilmez olduklarını sanıyorlar" derken, ne kadar haklı olduklarını bilmiyorlar. Umutsuz olmamıza gerek yok çünkü hiçbir zaman tamir edilemeyecek kadar bozulmayız. Yenilmez olduğumuzu düşünüyoruz çünkü öyleyiz.
- Bazen sadece bi kitabın verdiği o ucuz, sınırsız, kuralsız ama paha biçilemez mental özgürlük bile yeter insana.
- "Seni seviyorum." dedi kısık sesle.
"Augustus." dedim.
"Seviyorum." dedi. Bana bakıyordu, göz kenarlarının kırıştığını görebiliyordum. "Seni seviyorum ve doğru şeyleri söylemek gibi basit zevklerden kendimi mahrum etmeye pek meyilli değilim. Seni seviyorum ve sevginin boşluğa atılan bir çığlık olduğunu ve unutulmanın kaçınılmazlığını, herkesin ölüme mahkûm olduğunu ve tüm çabamızın toza dönüşeceği bir günün geleceğini biliyorum ve güneşin elimizdeki tek dünyayı yutacağını da biliyorum ve seni seviyorum." - Bu dünyada incinip incinmemek kendi elinizde
değildir
Ama sizi kimin inciteceğine karar verebilirsiniz
Ve ben seçimlerimi sevdim
Umarım oda kendi seçimlerini sever
Ne kadar güzel değil miii ? - Hepimiz önemliyiz; belki çoktan az ama hiçten fazla.
- Bu dünyada incinip incinmeyeceğine dair tercih yapma şansın yok ancak seni kimin inciteceğini seçebilirsin,ihtiyar.
- "Gus," dedim. Başka bir şey söyleyemedim. Ağzımdan çıkacak teselliler için fazla zekiydi.