- Korku, hiç bir yaratığın kaçınamayacağı, reddedemeyeceği yabani bir mirastı. (s.74)
- Mağaranın eşiğine oturup dünyayı seyre koyuldu; ancak korkudan da ödü patlıyordu. Çünkü bunlar bilip tanımadığı şeylerdi ve bilinmeyen her şey onun düşmanıydı. (s.77)
- Boz renkli yavru, o zamana kadar hep düz bir yerde yatıp kalkmıştı. Bu nedenle de düşmenin ne denli can acıtıcı bir şey olduğunu bilmiyordu. (s.78)
- Yavru kurt, kendi dünyasının duvarını yıkmıştı; bilmediği yabancı güç onu yakalamış, sonra yine bırakmıştı. (s.79)
- yemek için öldürmek, bu uğurda dövüşmek,onun yaratılışında vardı. Yaşamına egemen olan yasa, bunu zorunlu kıldığı için yapıyordu. (s.82)
- Küçük yavru ölümün ne olduğunu bilmiyordu, ama her hayvan gibi o da acıların en büyüğü saydığı ölüm gibi bir şeyin varlığından içgüdüsel olarak haberdardı. (s.84)
- Ölüm, bilinmeyen yabancı gücün ta kendisiydi; o başına gelebilecek felaketlerin tümüydü! (s.84)
- Dünya konusunda yeni bir şeyler daha öğrenmişti. Su, canlı falan değildi ama yine de kımıl kımıl oynuyordu. (s.85)
- Yaşam kavgasının ne olduğunu kendine özgü bir anlayışla kavramış oldu.İki türlü yaşam vardı:Bunlardan biri kendi yaşamıydı, öbürü ise başkalarının yaşamı... (s.93)
- Yaşama, yine bir başka yaşam can veriyordu. Yasa, ''Ye, yoksa yem olursun!'' diyordu. (s.94)