Hiçbir süreç, insanı tek hat üzerinde yürütmez, inişli çıkışlı bir yol gibidir yaşam, işte Martin de böyle bir süreç yaşıyordu.
Eğer yaşam onun için daha büyük bir anlam taşıyorsa, o zaman yaşamdan daha büyük şeyler istemeliydi.
Sanırım ben umutsuz bir gerçekçiyim.
Her şeyin derinine inen bir insan, ama derinliklerde gördüğü şeyler onu öylesine korkutmuş ki, bunları hiç görmediğine inandırıyor kendini.
O yıldızlara varmayı umut etmiş ama ayaklarını yerden kaldıramamıştı.
Ayrılıklar insan ruhunda bıraktığı acıyla anılır. Bu acı, ruhların şekillenmesinden, hayat görüşünün değişmesine; hatta insanın kendisini yenilemesine neden olur. Aşk ayrılığı ise ölümden daha şiddetlidir. İnsanı sersemletip hayattan soğutması bir yana, tüm bunalımların ortasında bırakır. İnsan bu durumda yapayalnızdır; kimsesizdir, elleri üşümüş, ayakları donmuştur. Bedeni, aklı, beyni esrarkeşlere özgü alemlere dalmıştır.
" Geçmişi gelecekle bağlıyor ve ardından sonsuzluk onun içinde güçlü bir ritimle çarpıyor o da tıpkı gelgitler ve mevsimler gibi, bu ritimle birlikte savruluyordu."
?Ünü ve parayı bir kenara bırak, yarın hemen bir gemiye yazıl ve denizine geri dön.?
Kendinden geçercesine aç gözlerle onu süzdü. Burada onun için yaşamaya, onu kazanmaya, onun için dövüşmeye ve onun için ölmeye değer bir şey vardı. Kitaplar gerçekti, dünyada böyle kadınlar da vardı.
Acıları, acı kadar keskin özlemleri ve umutla beslendiği için hayal kırıklığına uğratan umutsuzluğu tanımak gerekir.?
Lisa Gardner
Arthur Schopenhauer
Friedrich Wilhelm Nietzsche
Fazıl Hüsnü Dağlarca
William Shakespeare
Reşit Haylamaz
Mihail Afansyeviç Bulgakov
Selim İleri
Ernest Hemingway
Albert Camus