- ''Dönemeçte belirdiler; bir sürü genç kızdılar. Şarkı söylüyorlardı yürürken; sesleri de çok neşeliydi. Kim olduklarını bilmiyordum. Onları, özel bir şey hissetmeden, uzaktan uzun süre dinledim. Yüreğim burkuldu. Acıdığım gelecekleri miydi? Bilinçsizlikleri mi? Belki doğrudan onlar değildi. - ama kim bilir? Belki de yalnız kendimdim acıdığım.''
- ''Öte yandan farklı biri haline geldiğim, gözyaşlarıyla tanıştığım, anasızlar, anası hiç olmamışlar gibi yakıcı gözyaşları döktüğüm de oluyor; ölü yaşlar gözlerimi yakıyorsa da yüreğimin en gizli yerinde ağlıyorum aslında.''
- ''Ah ki ah! Beni darmadağın eden ve bu bunalımlara sürükleyen, olabileceğim o öteki kişiye duyduğum bu özlem işte! Ana bağrının en derin yerinde kopup gelen, küçücük bir yüze kondurulan öpücüklere kadar sızan o sevgiden nasiplenmiş olaydım, bugün acaba nasıl bir insan olurdum?''
- ''Bir köşeye atılmış bir şey, sokağa düşmüş bir bez parçası olan iğrenç varlığım hayatı görünce kılık değiştiriyor.''
- ''kendini bilmemek, yaşamaktır.''
- ''Ölümün uyku hali olduğunu sanmak da düşünen bir varlığa hiç yakışmıyor. Uykuya hiç benzemediğine göre neden öyle olsun? Uykuyu uyku yapan, sonunda insanın uyanmasıdır, oysa, bilindiği üzere, şimdiye kadar ölümden uyanana rastlanmadı. Ölüm uykuya benziyorsa, ölümden uyanacağımızı varsaymamız gerekirdi.''
- ''Çünkü, gördüğüm şeylerin boyundayım ben, Kendi boyumda değil.''
- ''insan baskı altında yaşamamışsa, özgürlüğün değerini ölçemez.''
- ''İhtiyaç duyduğumuz şeyleri istememiz insanca bir davranıştır, yalnızca gerekli olanı değil,arzulanır bulduğumuz şeyleri istemek de insancadır. Hastalıklı olan, gerekli olan ile arzulanır olanı aynı şiddetle arzu etmek, kusursuzluk özlemi yüzünden, ekmeksiz kalmış gibi acı çekmektir. Romantizm hastalığı budur işet: sanki sahip olmanın bir yolu varmış gibi Ay'a göz dikmek.''
- ''- ve mutluluk oyunu oynayan yoksul çocuklar gibi, ekmek kırıntılarına pasta diyerek yaşarız.''