- 7.NOTUM SAYFA 78 ilk attığı zar kendi hayatı idi böyle ittihatçı fedayilerin kendi lugatında karşılığı kasapdı
- 6.NOTUM SAYFA 77 ömer naci ile eski dostluğum var konuşmaktan hoşlanırım ama hiçbiri ile fikir birliğim yok ne yaparsınız zorlayıcı haller beni yol arkadaşlığına mecbur etti cevabını verdi
- 5.NOTUM SAYFA 76 rauf Orbay-ki birinci dünya savaşından sonra izzet paşa kabinesinde bahriye nazırr olmuş Mondros mütarekesi heyetinde başkanlık etmiştir saltanat rejimine bağlı ve gelenekçi olduğundan cumhuriyet devrinde Atatürk den ayrılmış ve onunla dargın olarak ölmüştür kültürü kıt dünya görüşü dar fakat namuslu bir adamdı nitekim Atatürk öldükten yıllarca sonra kuvay-i milliye devrinin kazım Karabekir refet bele ve ali fuad Cebesoy gibi büyük tanınmışları ile bir toplantıda hiç birimiz olmasaydık kurtuluş savaşını Atatürk yine başarırdı ama o olmasaydı hiç birimiz onun yaptığını yapamazdık deme dürüstlüğünü göstermiştir
- 4.NOTUM SAYFA 75 merhaba asker dedi : o tarihlerde yoklama ve teftişlerde komutanlar askerlere selamünaleyküm derler askerde aleykümselam.. diye cevap verirdi alışmadığı bu tek kelimelik selam karşısında asker biraz irkildikten sonra aynı kelime ile cevap verdi işte o tarih den sonradır ki orduya bu tek kelime ile selam usülü girmiştir
- 3.NOTUM SAYFA 49 mesele ölmekte değil ölmeden idealimizi gerçekleştirmektedir diyordu
- 2.NOTUM SAYFA 8 1914 te Osmanlı devletinin söz sahibi enver yerine mustafa kemal olduğunu 1919 da da samsuna mustafa kemal yerine enverin ayak bastığını bir tasarlayınız türk tarihinin gidişi başka türlü olurdu büyük fırsatlar fani şahıslara bir milletin kaderlerini iyiye veya kötüye doğru değiştirmek imkanını verebilir
- 1.NOTUM SAYFA 8 bende onu su mühendisi sanırdım meğer sudan bir mühendis imiş
- Müslüman Araplar arasında bir Arap halifeliği hükümeti peşinde olanlar vardı. Hıristiyanlar ise, daha fazla Türk düşmanı iken, en iyi idare Osmanlı idaresi olduğu fikrinde idiler. Çünkü kendilerini imtıyazlandıran Osmanlı idaresi kalkarsa, Müslüman Arapların baskısı tehlikesi vardır. Sonra yabancı bir idare iktisat, ticaret, memleketin bütün kazanç kaynaklarına musallat olur. Türkler ise piyasa ve pazarlarda yerlilerin rakipleri değildirler, işte bir Fransız vesikası: '' Marunî Patriği de bilir ki eğer Fransızlar gelecek olurlarsa, haksız imtiyazları elinden alacaktır. Patriğin arzusu Fransız himayesinde, fakat Osmanlı idaresinde yaşamaktır." Suriye'de Hıristiyanlık, Müslümanlık, Filistin'de Araplık, Yahudilik, Hicaz'da şeriflik, Vehabilik meseleleri, bizzat Türk-Arap meselesinden daha azılı idi. Nitekim biz çıktık, nifak, bütün Akdeniz, Kızıldeniz ve çöller boyunca yanıp durmaktadır. Harbin başında Lübnan bağımsız gibi bir mutasarrıflıktı. Marunîlerin patriğini Osmanlı hükümeti tasdik etmemişti. Fakat Fransızlar vasıtasıyla buyrultu verip dururdu. Marunî tayfası, patriği Allah yerine tutup tapar. Lübnan'ın üçte biri Marunî vakfıdır. Candan islam düşmanıdırlar. Lübnan'da mukaddes cihatcı denen bir sınıf vardır. Her islam öldüren mukaddes cihatcıdır. Bekârsa 4, evli ise 8 lira maaş alır. Dört yıl önceki 32 bin Müslüman Dürzîden biz orada iken 8000 kadar kalmıştı.
- Genç Mustafa Kemal arkadaşları ile Beyoğlu eğlence yerlerine giderdi. İyi giyinmeyi ve yaşamayı severdi. İstanbul'a gelinceye kadar biradan başka içki kullanmamıştı. Bir gün arkadaşı Ali Fuad'la (Cebesoy) beraber Büyükada'ya gitmişler. Ne lokantada yeyip içecek, ne de otelde geceleyebilecek paraları var. Ali Fuad bir şişe rakı, bir şişe bira, ekmek ve yemiş alıp çamlığa yürümüşler. Mustafa Kemal bir şişe birayı bitirince: "Şimdi ne yapacağım?" demiş. İlk defa rakıyı o akşam denemiş. Başı bir hoş dönmüş. Güneş batmak üzere; sigara paketinin altına resimler çizmiş, sonra: "Fuad," demiş, "ne iyi içki imiş bu... İnsanın şair de olası geliyor."
- Genç Mustafa Kemal arkadaşları ile Beyoğlu eğlence yerlerine giderdi. İyi giyinmeyi ve yaşamayı severdi. İstanbul'a gelinceye kadar biradan başka içki kullanmamıştı. Bir gün arkadaşı Ali Fuad'la (Cebesoy) beraber Büyükada'ya gitmişler. Ne lokantada yeyip içecek, ne de otelde geceleyebilecek paraları var. Ali Fuad bir şişe rakı, bir şişe bira, ekmek ve yemiş alıp çamlığa yürümüşler. Mustafa Kemal bir şişe birayı bitirince: "Şimdi ne yapacağım?" demiş. İlk defa rakıyı o akşam denemiş. Başı bir hoş dönmüş. Güneş batmak üzere; sigara paketinin altına resimler çizmiş, sonra: "Fuad," demiş, "ne iyi içki imiş bu... İnsanın şair de olası geliyor."