- "...Hayır canım, kitap bir sürgün yeridir. Sürgünün bitmesini beklersin, sonra bir de bakarsın ki, yuva diye bir şey yok, dönülecek bir yer de yok!"
- Sonra gülmeye başlıyoruz. Yirmi yıldır güldüğümüz gibi, dünyanın kıldan tüyden şeylerin etrafında döndüğünü bilerek, gülüyoruz.
- Birine aşık olunca, ömrün boyunca onu aramışsın da sonunda bulmuşsun gibi, geçmişini tekrar kurgularsın. Basit tesadüfler aşkın ilahi gücünün işaretleri olur çıkar.
- Gerçekten de öyle, her şey birdenbire oluyor. Küçük bir çocukken birdenbire, ilaçlarını plastik bir margarin kabında saklayan bir ihtiyar oluveriyorsun. Kendin için, çocukların için, ülkenin için güzel şeyler ümit ederken, seni biçimlendiren şeyin güzel bir gelecek hayal olduğunu düşünürken, birdenbire kaderinin, güne ayak uyduramamak, gençliğini, geçmişini özlemek ve hızla dönen dünya tarafından hep kenara savrulmak olduğunu görüyorsun.
- "Zihinsel dünyasında ve günlük hayatında acı veren kopuşlar yaşamayanlar, buna cesaret edemeyenler, insanı aptallaştıran bir sürekliliğin esiri oluyor, bunun sonucunda da zamanın geçişine, yaşlanmaya ve ölmeye akıl erdiremiyorlardı."
- "Hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil ! Her şey hatırlandığı gibi"
- "Her şey zaman ile var oldu," dedi Rıfat. "Her şey yaklaşık on üç milyar yılda var oldu. Sana da bu kadar zaman verseler sen de yoktan bir evren var ederdin herhalde. Tabii sadece zaman yetmez, başlamak için muazzam bir enerjiye de ihtiyaç var ama şimdi bu konulara girmeyelim. Zaten dünyanın haline bakınca var etmesen belki daha iyi olur, demek geliyor içimden." (s.45)
- Yıllar geçiyor ama ülkemizde pek az şey değişiyor. Baskı, hapislik, sürgün ve aynaya bakmaktan hep kaçan bu darağacı suratlı toplum... Yaşamayı hâlâ elimizden almaya çalışıyorlar; bize doğru bakan, bize doğru öten yaşamı. (s.99)
- Benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin kalbimi de istediklerini sanıyordum, hâlâ öyle! (s31)
- Okumak kimilerine yazmayı öğretir, banaysa yazmamayı öğretti. (s.114)