- "İnandırıcı olmak için önce senin inanman gerekir."
- "... bana, bu dünyada ne olduysa ben yokken olmuş gibi geliyordu."
- "Denizide görmüştü. Daha doğrusu önce duymuştu. Kocaman bir çift kanadın çırpılışı gibiydi..."
- "Çocuk gökyüzüne bakmamayı, güvercinleri gözlememeyi öğrendi."
- "Sana anlatamadıktan sonra gördüklerim neye yarar!"
- "... hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Her şey hatırlandığı gibi."
- Her şey çok anlamsız! Hayat, kendi kendilerini kopyalayan dev moleküllerden başka bir şey değil. Hayat dediğimiz sadece kimyadan ibaret. Periyodik tabloyu ezberlesek yeter. Evrendeki en bol iki elementin, hidrojen ile helyumun, aynı zamanda en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır... Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.
- Siz de bilirsiniz, anlatmaya değer şeyleriniz olduğunu, bir gün bunları anlatacağınızı düşünmek ne güzeldir ve bu düşünce bir kez yer etti mi nasıl da perişan eder insanı! Şu dünyadaki en yüksek mertebe olan okurluk mertebesi size yetmemeye başlar. Dünya olmak istersiniz.
- Halbuki sızıntı hep vardır, ip gibi, yaşadıklarımızdan, okuduğumuz kitaplardan, seyrettiğimiz filmlerden zihnimize akan bir şeyler hep vardır.
- .. şiir çaredir bir bakıma ölüme, özellikle de son dize ve her şeye çengel atan kafiye.