Ayrıca hayat her halükarda çok çabuk sona erecektir,dolayısıyla muhtemelen var olacağımız birkaç yıl artık var olmayacağımız sonsuz zamanın önünde tamamen kayboluverir.O nedenle düşünülecek olursa bu kısacık zaman dilimi üzerine bu kadar çok kaygılanmak,kendimizin veya başkasının hayatı tehlikeye düştüğünde böylesine titremek ve korkunç veçhesi bel kemiğini oluşturan ölüm korkusundan ibaret olan tragedyalar yazmak hatta gülünç bile görünür.Dolayısıyla hayata bu sınırsız bağlılık akıl dışı ve kördür ve ancak bütün varlığımızın kendi başına yaşama iradesinden ibaret olmasıyla açıklanabilir.
Eğer ölümü bize böylesine korkunç gösteren şey var olmama düşüncesi olmuş olsaydı o zaman zorunlu olarak henüz var olmadığımız zamanı da aynı dehşetle düşünürdük.Çünkü şurası çürütülemez derecede kesindir ki ölümden sonraki var olmayış ölümden önceki var olmayıştan farklı olamaz ve dolayısıyla ilki diğerlerinden daha hazin ve acıklı değildir.
Dünyayı kucaklayan ve böylesine harikulade fikirlere sahip olan insan zihninin ait olduğu bedenle birlikte mezara gireceğinin ne kadar sarsıcı olacağına dair güzel nutuklarımız vardır.Fakat aynı zihnin bu niteliklerle ortaya çıkmazdan evvel bütün bir sonsuzluğun geçip gitmesini sineye çektiği ve bunca zaman dünyanın onsuz nasıl mihverinde döndüğü hakkında hiçbir şey işitmeyiz.
Yokluğu hissedilmeyen bir şeyi kaybetmiş olmak açık ki kötülük değildir.Bu sebepten ötürü var oluşun sona ermesi bizi var olmamış olmak kadar az rahatsız etmelidir.
Yolunuzun üzerindeki böceği düşünün;farkında olmaksızın ayağınızın hafifçe dönüşü onun hayatı ya da ölümü üzerinde belirleyici olacaktır.Uçacak,kendini savunacak,aldatacak,saklanacak hiçbir araca sahip olmayan ve her bakımdan her şeye karşı hazır bir av olan ahşap salyangozuna bakın.Henüz açık ağda başına geleceklerden habersiz oynayan balığa;tembelliği sebebiyle kendisini kurtaracak sıçramadan alıkonan kurbağaya;üzerinde süzülen şahinden habersiz kuşa;çalılıktan kurdun gözleyip fırsatını kolladığı koyuna bakın.Üzerlerinde ihtiyat ve teyakkuzun en küçük emaresini göremediğimiz bütün bu canlılar hayatlarını her an tehdit eden tehlikeler arasında saf saf dolaşmaktalar.Şimdi tabiat böylesi dille söze sığmaz bir maharetle vücuda getirdiği organizmalarını sadece daha güçlü olanın yırtıcı içgüdüsüne değil fakat aynı zamanda en kör kazaya,her aptalın keyfine,her çocuğun muzırlığına tasasız ihtiyatsız terk ettiği için bu bireylerin yok olmasının olmamasının kendisi için bir olduğunu,bunun kendisine bir zarar vermediğini,dolayısıyla herhangi bir anlam ve öneminin olmadığını ifade etmiş olur
Şimdi eğer ben bir canlı öldürsem,bu bir köpek,bir kuş veya hatta sadece bir böcek bile olabilir,bu varlık,daha doğrusu böylesi harikulade bir fenomen sayesinde daha birkaç dakika önce onun dopdolu hayat enerjisi ve sevgisi içinde kendisini gösteren ilk ve asli güç,benim o uğursuz veya düşüncesiz eylemimle bir hiç haline gelmiş olabilirdi.*Nasıl ki akşamın çökmesiyle dünya karanlık içinde kaybolur ama bir an için bile var olmaktan kesilmezse insan ve hayvan da ölümle görünürde kaybolur fakat hakiki iç varlıkları bundan etkilenmeksizin var olmayı sürdürür.
Yargı gücünden sonra dünyadaki en nadir şey elmaslar ve incilerdir. Sayfa:27
Her halükarda tartışmalar sayesinde bir başkasının kavrayış / anlayış gücünün yardımına koşmaya çalışabiliriz; fakat verdiği cevaplarda bir inatçılık emaresini sezer sezmez tartışmayı orada kesmeliyiz. Çünkü çok geçmeden dürüstlükten uzaklaşıp çirkinleşecektir. Sayfa: 61 - 6 2
Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz. Nasıl ki yazmayı öğrenirken talebe öğretmen tarafından kalemle çizilmiş çizgileri takip eder, okurken de tıpkı bunun gibidir; düşünme işinin büyük bölümü zaten bizim için bitirilmiştir. Bunun içindir ki kendi düşüncelerimizle meşgul olduktan sonra elimize bir kitap almak her zaman bizi bir parça rahatlatır, fakat okurken zihnimiz aslında başka birisinin düşüncelerinin oyun alanından başka bir şey değildir; ve sonunda onlar bizden ayrılır, geriye kalan nedir? Ve dolayısıyla öyle olur ki çok fazla-yani neredeyse bütün gün okuyan ve arada düşünmeksizin, eğlence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse, yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder. Tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi. Birçok eğitimli insanın durumu bundan pek farklı değildir: Okumak onları ahmaklaştırır. Çünkü her boş vakitte okumak ve sürekli olarak sadece okumak zihni mütemadiyen elle çalışmaktan daha fazla felç edici bir etkiye sahiptir. Zira bu ikinci durumda uğraş kişiye kendi düşüncelerini takip edebilme imkanı sunar. Nasıl ki yabancı bir cismin ağırlığı üzerinden hiç eksik olmayan bir çelik yay sonunda esnekliğini kaybeder; başka bir kimsenin düşünceleri sürekli olarak üzerinde bir baskı yahut tazyik unsuru olarak varlığını koruyan bir zihin de körelir. keskinliğini kaybeder. Sürekli yiyerek bir kimse midesini bozar ve böylelikle bütün bedenine zarar verirse, zihin de düşünce malzemesiyle lüzumundan fazla beslenerek boğulabilir. Çünkü bir kimse ne kadar fazla okursa okuduklarından kalan izler de kaçınılmaz olarak o kadar az olacaktır: Zihin üzerine tekrar tekrar yazı yazılan bir tablete benzer. Derin derin düşünmeye zaman yoktur, ve okunan şeyler ancak derin düşünmeyle hazmedilebilir, nasıl ki aldığımız gıdalar bizi yemekle değil sindirimle beslerse. Eğer bir kimse daha sonra üzerinde durup düşünmeksizin sürekli okursa okudukları kök salmaz. Büyük bölümü itibariyle kaybolur. Gerçekten de bedensel gıdalarımızla zihinsel gıdalarımız arasında durum hemen hemen aynıdır: insanın yediklerinin beşte biri ancak hazmedilir, geri kalan buharlaşmayla terlemeyle ve benzeri şekilde kaybolup gider. Bütün bunlardan kağıt üzerine dökülen düşüncelerin kumsaldaki ayak izlerinden farklı olmadığı sonucuna varılabilir: Doğru, adamın yürüdüğü yolu görürsünüz, fakat yolda ne gördüğünü bilmek için onun gözlerine ihtiyaç duyarsınız.
Yaşamın mülkleri bir yana , tüm bir yaşamın kendisi bile yüreğin korkakça çarpmasına ve büzüşmesine değmez.
İclal Aydın
Osman Nuri Topbaş
Nuri Pakdil
Etgar Keret
İlber Ortaylı
Jean Baudrillard
Ivan Sergeyeviç Turgenyev
Erich Fromm
Sema Kaygusuz
Hannah Arendt