Yaşamın her çağında insanın kendisinde sahip olduğu şeyler ,mutluluğun sahi ve kalıcı kaynağıdır.
Sıradan bir adamın yaşamdan zevk alması tamamen ,mülk ,rütbe,eşi ve çocukları,arkadaşları,toplum ve benzeri ,yani ona karşı harici olan şeylere bağlıdır,çünkü o adam onları hayatının mutluluğuna yerleştirir. Diğer bir deyişle ,yer çekiminin merkezi kendisi değildir ; sürekli her dilek ve heves ile yerini değiştirebilir. Bu yüzden bunları yitirdiğinde kendini yıkılmış hisseder.
...,kendisi,kendi düşünceleri ve eserleri ile ilgilenmek,böyle bir adam için acil bir zorunluluk meselesidir; yalnızlık eğlence verir,kendisiyle baş başa kalabilmek en değerli mülküdür ve geri kalan her şey gereksizdir. ......... ..., bu türde nadir bulunan insanların ne kadar iyi karakterleri olsa da arkadaşlarına,ailesine,sıcak ve sınırsız ilgiye ve topluluğa ilgilerinin olmadıkları anlaşılabilir. Çünkü onlar sadece sahip oldukları şeyler ile kendilerini avutabilirler.Ötekiler onlara aslında hiç bir zaman yetmez çünkü ötekilerin kendisi gibi olmadığını anladığında ,yavaş yavaş insanlar arasında soyutlanarak ,başka türden bir varlıkmış gibi dolaşmaya başlar. Daha sonra insanlar için üçüncü tekil şahısları kullanmaya başlar.
İnsan açlıktan gelir ve özgür değildir.Bu yüzden sıradan insan için boş zaman çok geçmeden bu zamanı her türlü yapmacık ve uydurma amaçla,oyunla,zaman öldürmeyle ve her türden oyuncak atla doldurmazsa,bir yük haline gelir hatta eziyete dönüşür. Çünkü denilir ki "Boş zamanda dinginlik, TEHLİKELİDİR."
Daha sonra insanlar kendi uğraşlarına yabancılaşmaya başlarlar çünkü kişi kendinde ne kadar çok şeye sahipse başkalarında o kadar az şey bulmaya başlar. Başkalarıyla zevkleri uyuşmamaya başlar. Başkasına göre mükemmel olan bir şey onun için sıradan ve yavan olmaya başlar. Bu yüzden her yerde geçerli telafi etme yasası burada da geçerlidir fakat yine de zihinsel açıdan en sınırlı insanın aslında en mutlu insan olduğu yeterince sıklıkta öne sürülmüş ve bu ,hiç bir zaman kanıtsız kalmamıştır. Yine de kimse kişinin mutluluğunu kıskanmak istemez.
Buna göre dar kafalı bir insan,zihinsel gereksinimlere ihtiyaç duymayan bir insandır. ... Gerçek gereksinimler olmadan gerçek hazlar da olmaz.
Fakat yalnızca yoksul bir kişi ,kendisinin bir bütün olarak derin,kesin ve her açıdan değersiz biri oluşuna,hiç bir önem ve değer arz etmediğine gereken şekilde inanmıştır.
"Sadece iki günümüz var yaşamaya Bu günleri de aşağılık heriflerin önünde diz çökerek geçirmeye değmez." Voltaire
Nasıl ki bir kedi okşandığı anda mırlamaya başlıyorsa ,kişi de yeteneği olan bir alanda övülmeye başlandığında -her ne kadar kimi övgüler yalandan da olsa -kişinin içini tatlı bir sevinç kaplar.
Bu olay gerçekleştikten sonra ise acı giderek azalır ve kişi artık bunu duyumsamamaya başlar çünkü yarası artık kabuk bağlamıştır.
Can Dündar
Nazım Hikmet Ran
Bilge Karasu
Desiderius Erasmus
Vladimir Bartol
Ömer Seyfettin
Barış Bıçakçı
Mümin Sekman
Susanna Tamaro
Jean de la Fontaine