- Eğer pezevenkler ve hırsızlar her zaman her yerde mahkum olsalardı , masum insanlar tümüyle ve hep masum sanacaklardı kendilerini... sayfa ; 33
- Aramızda kalsın , şu halde kölelik , hem de gülümseyen kölelik kaçınılmaz bir şeydir. Ama bunu kabul etmek zorunda değiliz. Köleler edinmekten kendini alıkoyamayan kimsenin onlara özgür insan demesi daha iyi olmaz mı ? Önce ilke olarak , sonrada onları umutsuzluğa düşürmek için . Bu ödünü onlara borçluyuz, öyle değil mi ? Bu şekilde onlar gülümsemeye devam ederler, bizde vicdan rahatlığımızı koruruz. Yoksa kendimizden vazgeçmek zorunda kalırdık, acıdan çılgın , dahası alçakgönüllü hale gelirdik. ... Her şey mümkün!! sayfa ;37
- Kumanda etmek soluk almak demektir, bu kanıdasınız değil mi ? En nasipsizler bile soluk almayı başarır. Toplumsal merdivenin en altında bulunan kimsenin bile eşi yada çocuğu vardır. Bekarsa bir köpeği vardır. Kısacası asıl olan, karşıdakinin yanıt verme hakkı olmaksızın insanın kızabilmesidir. sayfa ; 36
- Hiçbir zaman söyleyecek fazla sözüm yoktur, o yüzden susarım..!
- Sanki gerçek arzum Dünya'nın en zeki ya da en cömert yaratığı olmak değilmiş de , yalnızca her istediğim kişiyi dövmek , hem de en ilkel biçimde en güçlü kimse olmak değilmiş gibi . Gerçek şu ki , her zeki insan , iyi bilirsin bunu , bir gangster olmayı ve salt şiddet yoluyla toplum üzerinde eğemenlik kurmayı düşler . Sayfa:42-43
- Doğru konuşalım : unutkanlıklarımın övgüye değer olduğu da oluyordu . Dikkat etmişsinizdir , inancı , tüm hakaretleri bağışlamak olan insanlar vardır. Bu hakaretleri bağışlarlar gerçi , ama hiç unutmazlar . Ben hakaretleri bağışlayacak kadar iyi bir yapıda değildim. Ama sonunda onları unutuyordum hep . Benim kendisinden nefret ettiğime inanan biri, onu geniş bir gülümsemeyle selamladığımı görünce apışıp kalıyordu. O zaman , yapısına göre ya bendeki ruh büyüklüğüne hayran oluyordu yada ödlekliliğimi küçümsemeyle karşılıyordu., oysa bu davranışımın nedeni daha basitti : adını bile unutmuştum adamın . Ilgisiz ya da nankör kılan aynı sakatlık o zaman büyük ruhlu hale getiriyordu beni Sayfa; 39
- Demek ki , ben-ben-ben'im günü gününe sürekliliği dışında başka bir süreklilik olmadan yaşıyordum . Günü gününe kadınlar , günü gününe erdem yada erdemsizlik , günü gününe , köpekler gibi , ama her gün sağlamca yerinde duran kendim . Böylece yaşamın yüzeyinde ilerliyordum, sözcükler içinde , hiç bir zaman gerçek içinde değil. Tam okunmamış o kitaplar , tam sevilmemiş o dostlar , tam gezilmemiş o kentler, tam sarılmamış o kadınlar Sayfa: 39
- yine yürümek istediğim zaman baktım ki köpek yoktu.Evet,çoktandır ona bir tasma alayım diyordum ama,bu mendeburun böyle kaçıp gideceği hiç aklımdan geçmemişti doğrusu."
- Dostlarım olmadığını nasıl mı biliyorum? Çok basit: Bunu, iyi bir oyun oynamak, neredeyse onları cezalandırmak için kendimi öldürmeyi düşündüğüm gün keşfettim. Ama kimi cezalandırmak? Birkaçı şaşıracak, kimse kendini cezalandırılmış hissetmeyecekti. Anladım ki, dostlarım yoktu. Kaldı ki, dostlarım olsaydı bile, daha ilerlemiş olmayacaktım. Eğer intihar edebilsem de sonra suratlarını görebilseydim, o zaman ürküttüğüm kurbağaya değerdi. Ama yeryüzü karanlıktır, aziz dostum, tahta kalın, kefen ışık geçirmez. Ruhun gözleri, evet kuşkusuz, eğer bir ruh varsa ve onun da gözleri varsa! Ama işte, emin değilizdir, hiçbir zaman emin değilizdir. Yoksa bir çıkış yolu bulunurdu, insan kendini ciddiye aldırabilirdi en sonunda.
- Bu kadını bir süre sonra yeniden gördüm,onu baştan çıkarmak için ne gerekiyorsa yaptım. Çok zor olmadı bu:Kadınlar da başarısız kalmayı sevmezler. O andan itibaren,açıkça istemeden,onu üzmeye başladım. Onu bırakıyor ve yeniden alıyordum,uygun olmayan yerlerde ve zamanlarda kendini vermeye zorluyordum, her alanda ona öyle hoyrat davranıyordum ki,sonunda ona bağlandım, tıpkı zindancının tutuklusuna bağlandığı gibi.Bu da acılı ve zorlama bir zevkin şiddetli kargaşası içinde,kendisini köle eden şeye yüksek sesle saygısını belirtinceye kadar sürdü. O gün ondan uzaklaşmaya başladım.Daha sonra da unuttum onu.