- Yıldızlar, üstüme koşacak gibi duruyorlardı. Ve alışkın olduğu o karanlıkta sesimi duymasını diledim.
- "Kimse hayatın efendisi değildir"
- Gerçekleşmemiş istekler mezarlığı gibi içim. Gerçekleşmeden ölen isteklerin mezartaşları var içimde. Ne zaman kendi içimde yürüyüşe çıksam ayaklarım bu mezartaşlarına takılıyor, tökezliyorum.
- İşte öyle anlarından birini hatırladığında Osman' a, '' insanın kendisiyle ilişkisi ölümle ilişkisi gibidir'' demişti, '' gerçeği bilir ama onun gerçekliğini kabul edemez, o gerçeği unutmayı tercih eder...''
- Hepimiz bu kadar eksik yaratıldıysak, bu kadar çok istemeyi nereden öğrendik Şeyh Hazretleri ..?
- Kendi hayalinde yarattığı kadını öylesine güçlü bir aşkla seviyordu ki o hayalin kaynağı olan kadın,artık o hayalin yanında zavallı ve sönük kalıyordu...
- Saadet hissi de,keder de aynı şekilde insanı ölüm ve hayat karşısında umursamaz yapıyor..
- Nizam biraz düşündü: -Bazen hayatın bütün safahatını görebilmek istiyorum? Hani Eyfel Kulesi?nden Paris?e baktığında bütün şehri görüyorsun ya, öyle bir yerde durup bakayım, bütün hayatı, olup biten her şeyi göreyim istiyorum. Rukiye güldü: -Roman oku? Senin görmek istediğin bütün hayatı gösteren tek yer orasıdır. Edebiyat, hayatın Eyfel Kulesi?dir? Oraya çıktığında, bütün hayatı seyredersin, bütün insanları, bütün sokakları, bütün evleri görürsün. Bütün hayatı göreceğin başka bir yer yoktur bana sorarsan...
- Ama bence, sevgiyi ve aşkı hayatımızın bu kadar önemli bir parçası kılan bu çabuk vazgeçişler değil; Tanrı'ya "onu yaşatırsan ben onu bir daha görmemeye bile razıyım, insanlar seni nasıl görmeden seviyorlarsa ben de onu görmeden sevebilirim" diyebilen birilerinin varlığına inanmamız.
- Tanrı bir anlığına yeryüzüne eğilip usulca üfleyerek hafızamızı silseydi ve biz yaşanmış her şeyi unutarak,iki yabancı gibi yeniden karşılaşsaydık ne olurdu? -Ahmet Altan/İçimizde Bir Yer