- Bu ülke de yazılı ve görsel basın, parayı verenin öttürdüğü düdük olma yolundaysa, Nasrettin Hoca'nın eşeğe ters binme zamanı geldi demektedir.
- Tarihte Nasrettin Hoca ve Şarlo bir kez yan yana geldiler, onda da bir gazeteyi iki aylığına kapattırdılar!..
- Küçük çırak, kapı eşiğinde oturuyor ve sokaktan kendisine yardım edecek bir gece bekçisinin ya da sarhoşun geçmesini bekliyordu... Zaman makinesi icat edilse ve bana tarihte yalnızca bir güne gitme hakkı verilse, hiç düşünmeden o çocuğun önüne geçmek isterdim. Beni görünce sevinecek ve şunları söyleyecektir: "Abi, ben terzi çırağıyım. Ustam işten geç bıraktı... Gücüm yetmiyor... Şu kapının mandalını açsana!.." Gülümserdim... Saçlarını okşardım, diyeceğim; ama başında mutlaka 5 numara tıraş vardır!.. Açardım kapıyı... O da "Sağ ol abi" der ve yorgun bedeniyle avlunun karanlığında kaybolurdu gözden... Ben de derdim ki ardından: "Sen sağ ol baba!.. Hayatta bana açtığın tüm kapılar için asıl sen sağ ol!.."
- O gün, Galata Kulesi'nden Kız Kulesi'ne tele ilişkin hiçbir haber yer almaz, düşlerin engellendiği televizyon ekranlarında... Çünkü masal kahramanları Kurtlar Vadisi'nden değil, Kitap Kurtları Vadisi'nden çıkmaktadırç
- Çocuğunu asma köprüde sallayan bir annedir İstanbul ki onun içi süt dolu biberonudur Kız Kulesi soğusun diye suya tutulan
- İstanbul çeşmeleri bol olan bir kenttir. Ne var ki, evlerle çeşmelerin arasındaki uzaklık ve kadınların su taşımasındaki zorluk "saka" adı verilen su taşıma mesleğini doğurmuştur. Evliya Çelebi'ye göre 17. yüzyılın ortalarında İstanbul'da 1.400 atlı ve 8.000 yaya su taşıyıcı bulunmaktaydı. Yayalar suyu 45 litre kapasiteli olan ve köseleden yapılan "kırba"larda taşırlardı. Sakalar su sattıkları evin kapısına bir kertme atarlardı. Ay sonunda kertmeler toplanır ve ortaya çıkan miktara göre para istenirdi. Hesap sırasında yaşanılan tartışmalardan sonra halk arasında "Saka tebeşiri gibi çift yazar" sözü yaygınlık kazanmaya başlamıştır.
- Bir fıçının içinde yaşayan ünlü düşünür Diogenes, eliyle su içen bir çocuk gördüğünde, "Buna da gerek yokmuş" diyerek, sahip olduğu tek eşya olan tası da atar. Diogenes'e "ussuz" denilebilir mi?
- Amerika'nın Leavenworth hapishanesindeki bir mahkum, kaldığı tek kişilik hücresinin penceresinden kendisi için kurulan idam sehpasının yapılışını seyreder. Marangozun bir kaç basamaklı merdivenin tırabzanını büyük bir itanayla zımparaladığını görünce de sorar: "Bunu neden yapıyorsun?" Marangoz alaylı bir şekilde gülümser: "Eline kıymık batmasın diye..." Annesinin çabası sonucu cumhurbaşkanı tarafından idamdan kurtulan mahkumun adı Robert Stround'dur. Ama siz onu "Alkatraz Kuşçusu" olarak tanırsınız.
- Ah! Şu benim şair yalnızlığım bir yangın merdiveni gibidir umut apartmanının arkasında pas tutarken yüreğim ayakta duruyorum yıkılmadan çocukların kayacağı bir tırabzanım olmasa da
- İstanbul'da, Sultanahmet Köftecisi'nin anı defterinden birinde, Hilmi Yavuz'un başka hiç bir yerde okuyamayacağınız bir şiiri olduğunu biliyor muydunuz? "17. 1. 1990" tarihli şiiri ilk kez gün ışığına çıkaralım: Bu lezzet-i zaikaya bigane bir köftehor Çıkarsa, derim: insaf! görüşür mü köfte hor?