- -Haydi içeriyr, camiin içine!..Tabutlarda yatmayı içiniz nasıl götürüyor?.. (...) Hiç ses çıkarmadı. Elinde değneği , cami bahçesinde alçak duvarlarına, musalla taşı karşısına çöktü. -"Ölmeden, ölünüz!" Yoksa şu tabuttakiler miydi ölmeden ölenler ?.. -Ne münasebet,diye geçirdi içinden;onlar ölü doğanlar, yaşamadan ölenler...
- Sizi bilmem. Fakat ben yaşımın kanunlarına uymaya mecburum. Benim yaşımda, bir delikanlı gibi davranılamaz. Saçlarımızın aksine, o yaşta beyaz olan bir çok şey vardır ki bu yaşta karadır.
- Hayat bir şeyi yapınca o şey tamamdır. Olur musu, olmaz mısı yoktur. Olmuştur. Hayat yapar, izah etmez ve kabul ettirir.
- -Sen kendinden başka kimseyi sevemezsin. +Beni değil Belma'yı tarif ediyorsun! -Doğrudur!Biz hepimiz kendimizden başkasını sevemiyoruz.Başkasında sevdiğimiz yine kendimiz...
- Aptal muharrirler!* Ölüme ilâç ölümdür. * Yazar.
- Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya , hemen ölecekmiş gibi ahiret.
- ...Gerici tutucu olduğuna gelince, bu teşhis bir keyfiyet ölçüsüne bağlanmadan verilen hissi bir hükümdür.Bir daire muhiti üstünde her nokta istikanetine göre öbürünün gerisinde ve ilerisinde olabilir. Bazsn da öndeki nokta arkadakinin 360 derece gerisine geçebilir.İş mücerred keyfiyette...
- Göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum? Bizse nefsimizin beton çatısını tepemize dikmiş, yaşamayı öldürüyoruz! merhamet? Alem bu temel üzerinde! Eğer toprağa, tohuma, hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi merhamet, sesi merhamet, pırıltılı şırıltılı su? Ne duruyorsunuz! Sökün sahte su borularını! Ev ev merhamet şebekesi kurun! tepelerinizdeki çatıları da yıkın! Göklerle temasa geçin! O zaman göreceksiniz ki; acı su borularından, kendi kendine tatlı su akacak? Ve başlar üstünde, güneşe yol veren kubbeler yükselecek?
- Ah alışmak!..Hislerimizin şimşeğini bir saniyenin ummanında bir katre kadar yaşatıp yutan dipsiz uçurum...
- Ölenlerle kalanların birbirinden farkı yoktu. Mademki biri yaşadığı halde yok olabiliyordu, öbürü de yok olduğu halde yaşayabilirdi.