- Seni böyle uzak,
Seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi,
Kafamın içinde duymak... - Sarılıp yatmak mümkün değil bende, senden kalan hayâle.
Halbuki sen orada, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle... - Öptü beni : «? Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır,» ? dedi.
«Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır,» ? dedi.
«İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde :
«körler onları görmese de, yıldızlar vardır,» ? dedi... - Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın,
Bir sincap gibi mesela.
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
Yani, bütün işin gücün yaşamak olacak... - İnsanlar için ölebileceksin,
Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
Hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde... - Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin. - Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
Yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var... - Bu dünya soğuyacak günün birinde,
Hatta bir buz yığını, yahut ölü bir bulut gibi de değil,
Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak, zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız... - Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için... - Ben beni bir daha ele geçirsem,
Ab-ı hayat içersem demiyorum.
Kapılar açılsa bir daha,
ben bu haneye bir daha girsem...
Yaşardım yine böyle kan revan içinde,
yine böyle aşk ile sersem,
ben beni bir daha ele geçirsem.