- Ses benim yalnızca, sözler hayatın...
- Belki de insan her şeyi bir kez yaşamak üzere yaratılmıştı..
- Kime gidip sorsan, aşkla doğmuş olmayı ister. Bu belki de, dünyaya kötülük edenlerin aşksız doğan çocuklar olabileceği yönünde bir sezgiye dayanıyordu.
- Saplantısı olan bir insana, insan tam da güven duyamıyor, arkadaşım, bir düşünce tarafından ele geçirilmiş... bu benim açımdan üzücü bir durum, artık eskisi kadar özgür olamayacağını görmek...
- Rüzgâr gece yarısından sonra konduların çatılarına yanaştı. Çatıları söküp kanatlandı. Çatılara bağlı beşiklerde uyuyan bebeklerde çatılarla birlikte uçup gitti. İnsanlar derin uykularından sıcak yüzlerine yağan, kirpiklerine konan karla uyandılar. İlkin gökyüzünün kar olup konduların içine döküldüğü güzel bir rüya gördüklerini sandılar. Sonra bağıra çağıra karanlığı yırttılar. Kadın erkek, çağ çocuk herkes içlikleriyle dışarı döküldü. Fenerler yakıldı. Topluca çatı ve bebek aramaya çıkıldı. Kadınlar bebeklerini daha da uzağa sürüklemesin diye rüzgârın yolunu bağladılar. Bir ağıtla mendillerinin, yazmalarının ucuna düğüm attılar.
- Köyde yazda yaylayan, gece dışarda kalan koyunları sağmaya giden kızlara ?Berci kız? denirdi. Koyunların sütünü toplayıp köye getirmeleri kıymetli bir iş olarak görülürdü. Bir kızın terbiyesi süt toplamaya gidip gelirkenki haliyle tavrıyla ölçülürdü. Bercilik eden kızlar saçları sıvazlanarak ?Berci kızım!? diye sevilirdi. Çiçektepe?de yalnızca çöp ayıklayan, çöp toplayan kızlara bu sıfat layık görüldü. Ancak böyle kızlar ?Berci kızım!? diye sevildi, övüldü. Bir kızın Çiçektepe?de terbiyesi çöp toplayıp toplamadığıyla, çöp toplamaya gidip gelirkenki haliyle tavrıyla ölçüldü.
- Çiçektepeli erkeklerde çöp yolunda oynadıkları rüzgâr oyunu yüzünden zamanla değişmeler baş gösterdi. Yan yan yürümeyi, yürürken ellerini böğürlerine dayamayı, kafalarını öne yıkmayı alışkanlık haline getirdiler. Rüzgârın konduların üstünden kar savurduğu bir kış günü de tümden eğrildiler. Kar akşamı kondularına belleri bükülmüş, boyunları sarkmış döndüler. Gece ateş ve ter içinde yataklara düştüler. ?Rüzgâr hastalığı? on gün Çiçektepe?de erkeklere göz açtırmadı. On gün sonra ter ve ateş çekildi. Hastalık boyunları daha da eğriltip, omuzlarını yamultup geçti.
- Baston Güllü Baba'nın körlüğüyle yaşıttı. Gözleri bir baraj inşaatında işçilik ettiği sıralarda yüksekten düşme sonucu kapanmıştı. Güllü Baba?nın kendi körlüğü üstüne yaktığı bir türküsü vardı. Bu türküyü Çiçektepe?de herkes bilirdi. Ama en iyi de Güllü Baba söylerdi. İçin aynası gözdür diyenler için İçim türlü renktir gözlerim kara Düştüm yücelerden engine Kırıldı aynam ne fayda
- Şiirli Hoca çöp bayırlarının ve konduların şiirini yaza yaza bitiremezken Çiçektepe?ye arkası arkasına sahte fabrikalar kurulmaya başlandı. Şiirli Hoca elinde kalemi çöp bayırlarının başında fabrika çatan adamlara bakıp kaldı. İçini tuhaf duygular aldı. Kafası şaşkın sözcüklerle karıştı. Kirpiklerinin altında gözleri çaresizlik içinde ağır ağır oynadı. Konduları çevreleyen eski fabrikaların, ta uzaktan görünen apartmanların üstünde gezdi. Sonra cebinden çıkardığı kâğıda, ?Sahte deterjanla yıkandı çöp bayırları,? yazdı. Yazdığına güldü. Kâğıdını katlayıp cebine koydu. Çöp bayırlarının sırrını nasıl çözeceğini, şiirini nasıl yakalayacağını düşündü.