- Seni seviyorsam sanane bundan? Sevmek ve yok olmak; beraberdir ezelden beri. Sevme istemi, ölüme de istekli olmak demektir bu. Budur sözüm, siz korkaklara!
- İnsanlar arasında yanıp tutuşmak istemeyen her kimse, mecburdur tüm bardaklardan içmeyi öğrenmeye ve insanlsr arasında temiz kalmak isteyen her kimse, bilmelidir kirli suyla da yıkanmayı. Ve çoğu kere, kendimi teselli için şöyle derim: "Pekala! Pekala! İhtiyar gönül! Sana bir talihsizlik arız oldu: Sefasını sür bunun - saadetmiş gibi!" Şu da benim öteki insani basiretimdir: Daha fazla korurum kendini beğenmişleri mağrurlardan. İncinmiş kibir, tüm trajedilerin anası değil midir? Ama gurur zedelendiğinde, gururdan daha iyi bir şey doğar.
- Ve karşılık verdim: "Buyurabilmek için ihtiyaç duyduğum aslan sesinden mahrumum." Derken fısıldar gibi söylendi yine: "En sakin sözdür, fırtınayı getiren. Güvercin ayaklarıyla gelen fikirlerdir ki yönetirler dünyayı. Ey Zerdüşt, gelmeye mecbur olan kişinin gölgesi gibi yürümelisin: Böylece buyuracak ve buyurarak ilerleyeceksin."
- Zerdüşt, kasvet ve ıstırap içinde kendi haline güldü, bunları söylerken: Ne? Zerdüşt! dedi, denize teselli türküsü söylemek istiyorsun öyle mi? Ah, seni sevimli, çılgın Zerdüşt, seni körü körüne güvenen her şeye! Lakin her daim böyleydin sen: gayet munis yaklaşırdın her korkunç şeye. Okşamak istedin her türlü yaratığı. Görmeyiver bir sıcak nefes ve yumuşacık bir örtü, pençe üstünde -: dünden hazırdın sevmeye ve yanına çağırmaya her şeyi. Tehlikelidir sevgi, yalnızlar içinde en yalnızı için; sevgiler içinde en tehlikelisi ise, sadece canlı olmasına istinaden duyulan sevgidir. Hakikaten gülünçtür, sevgideki çılgınlığım ve kanaatkarlığım! -
- Ve beni methetseler dahi: Nasıl olur da gevşerim onların metheyileriyle? Dikenli bir kuşaktır onların methiyeleri: çıkarırken bile batarlar bana. Ve şunu da öğrendim onların arasında: Metheden kişi, bir şey bağışlar gibidir, oysa hakikatte, daha fazlasını talep etmektedir.
- Bağışlaya bağışlaya öldü bağışlamanın mutluluğu; kendi bolluğundan bezdi erdemim! Durmadan bağışlayan için tehlike, utanmayı unutmaktır; hep dağıtan kimsenin elleri, yüreği nasıl bağlar dağıtmaktan. Gözüm yaşarmıyor artık yalvaranın utanması önünde; sertleşen elim artık duymuyor o dolu ellerin titreyişini. Gözümde o yaş damlası nereye gitti, yüreğimde o belirsiz ürperiş? Vay yapayalnızlığı tüm bağışlayanların! Vay tüm ışıldayanların suskusu!
- yaşam hiçbir şeye değmez.. yaşamak uzun zaman boyunca hasta olmaktır!
- Hem bana öyle geliyor ki en kaba söz,en kaba mektup bile susmaktan daha iyi yüreklice,daha bir dürüstçedir.Susanlar,hemen her zaman ,içten gelen incelikten ,nezaketten yoksundurlar;bir itirazdır susku ;yutmak zorunlu olarak kötü kılar kişiyi ,mideyi bile bozar,susanların hepsi de sindirim bozukluğu çekerler.
- O vakit karşılık verdi hayat bana, zarif kulaklarını kapayarak: "Ey Zerdüşt! Kırbacını o kadar şiddetli şaklatma! Bilirsin ya: Gürültü öldürür fikri - ve biraz evvel ne zarif fikirler buldum. Biz ikimiz de, hakiki, iyilik-yapmaz ve kötülük-yapmazlarız. İyinin ve kötünün ötesinde bulduk biz adamızı ve yeşil çayırlarımızı, - iki yalnızız biz. Bundan ötürü iyi davranmalıyız birbirimize! Ve canı gönülden sevmesek dahi birbirimizi, - garez mi durmalı kişiler karşılıklı, canı gönülden sevmiyorlar diye birbirlerini? Ve sana karşı iyi davrandığımı hatta çok defa hayli iyi davrandığımı biliyorsun zaten: Bunun sebebi imrenmemdir hikmetine! Ah, bilgeliğin şu muhteşem, ihtiyar çılgınlığı! Eğer bilgeliğin kaçıp giderse bir gün senden, ah! Sevgim de kaçıp gider."
- - Avcılarla balıkçıların ihtiyaç duydukları yemin en âlâsını. Her ne kadar dünya, hayvanlarla kaynaşan karanlık bir orman ve vahşi avcıların sefa sahasıysa da ben uçsuz bucaksız, zengin bir deniz görmeyi tercih ederim. - Alacalı balıklar ve yengeçlerle tıka basa bir deniz, tanrıların dahi imrendikleri, balıkçı olup ağ atmayı umdukları bir deniz: İrili ufaklı, mucizevi şeylerle, böylesine zengindir dünya! Bilhassa da insan dünyası, insan denizi: - Ona doğru atıyorum ben işte altın oltamı ve diyorum ki: Aç kendini, ey insan uçurumu! Aç kendini ve fırlat bana balıklarınla parlak yengeçlerini! Bugün en âlâ yemimle en acayip insan balığını yemleyeceğim! - Bizzat atıyorum saadetimi, gün doğumu, öğlesi ve gün batımı arasında, tüm genişlik ve uzaklıklara, bakalım öğrenebilecek mi, diye nice insan balığı, saadetimi bağrına basıp, kuvvetle çekmeyi. - Ta ki, sivri ve gizli olta iğnelerime takılıp, benim yüksekliğime tırmanmak zorunda kalıncaya, uçurumun dibinin en alacalıları, insan balıkçılarının en harbisine yükselinceye değin. Zira ben başlangıçtan beri böyleyim, çeken, buraya doğru çeken, çarçabuk çekenim; bir çekici, bir besleyici ve üretici, bir yararlı bitki yetiştirme üstadıyım, vaktiyle kendine, üstelik de boşu boşuna konuşmaksızın, şu öğüdü veren kişiyim: "Olduğun gibi ol!"