- Ne anlaşılmaz bir insansınız Milena! Viyana'da yaşıyorsunuz, derdiniz başınızdan aşmış, gene de şaşmaya, üzülmeye zaman bulabiliyorsunuz...
- Ne tuhaf...Yüzünüzü bütün ayrıntılarıyla getiremiyorum da gözümün önüne,pastanede ,masaların arasından geçip gidişinizi çok iyi anımsıyorum.Biçiminizi,giysinizi görür gibiyim.
- Hava kapalı, yağmur yağdı yağacak, bulutların ışığı dokunuyor gözlerime, ne yaparsın, her şey olması gerektiği gibi: Üzüntülü ve ağır.
- ".. benim seni düşünmek ve solumak için, sahip olduğum tüm zamana her zamankinden bin kez daha fazla ihtiyacım var."
- Asla birlikte yaşamı paylaşamayacağız seninle, paylaşamayacağız ve asla'dan "öncesi" yine asla'dır.
- Burada olsaydın (yalnız sıcaklığını duymak için değil) ne iyi olurdu? Başımı omzuna kor, geniş bir soluk alırdım.
- Ah! Milena, iki saattir kanepede uzanmış yatıyorum ve bu süre boyunca senden başka hiçbir şey düşünmedim.
- Yeter bunca soru; onlar ne güzel bilinçaltında uyuyordu, ne demeye gün ışığına çıkarmalı onları?
- Biliyorsun Milena, ona doğru atacağın bir adım seni bulunduğun seviyeden bir adım aşağı çekecektir, ama bana doğru gelirsen uçuruma atlıyor olacaksın
- ... göğsümün soluk alıp verebilmek için nasıl bu kadar daralıp genişleyebildiğini anlayamıyorum, neden bu kadar uzaktasın anlayamıyorum.