- Ben şuna inanmışım: Yaşayan yazarlar, yazdıklarıyla canlı bir bağ kuruyorlar; yazarların ölmemiş olmaları, kitapları için ya iyi oluyor, ya da kötü. Kitabın gerçek durumu, yazarın ölümünden sonra, daha doğrusu, yazarın ölümünden bir süre sonra ortaya çıkıyor. Çünkü kitap yalnız başına kalınca, kurtulunca yazarın baskısından yaşamaya başlar.
- Sizi seven herkesin birazcık ilgiye ihtiyacınız olduğunu anlaması gerekir, bu en önemli husus, gerisi teferruat.
- Öyle ya,belki de gerçekten yaşamıyordum artık.
- Sizi hiç görmeyeceğim.Ne şimdi, ne de sonra.
- "...Yine de aslında sevdiğim sadece sen değilsin, daha fazlası; senin aracılığınla bana hediye edilen varlığım."
- "Ya hep, ya hiç" sözü, büyük bir söz! Ya benimsin, ya değilsin. Benimsen, sorun yok, her şey iyi demektir, ama değilsen, yitirirsem seni... kötü olmaz... O zaman hiçbir şey olmaz, o zaman hiçbir şey yok demektir...
- Bir de, benden içtenlik beklemeyin Milena. Kimse bunu benden, benim kendimden beklediğimden fazla bekleyemez.."
- Bu en kusursuz, en acı verici büyü, buradasınız, en az benim olduğum kadar buradasınız; ben neredeysem benim varlığımdan daha fazlasıyla siz de oradasınız.
- Milena, sen kulak asma bana, yine her gün yaz bana, kısacık da olsa yaz, bugünkü mektubundan daha da kısa olsa iki satır ya da bir satır, bir sözcük olsun yaz Milena? Korkunç acılara boyun eğmek zorunda kalırım tek sözcüğünden yoksun olursam.
- İki saatlik yaşam, iki sayfalık yazıdan daha iyidir diye emin olmayın, yazı yoksuldur, ama daha temizdir.