- Eğer kişi, sadece bir tek insanı sever ve onun dışındaki tüm çevresine kaygısız kalırsa, onun sevgisi sevgi değildir, ya alabildiğine bir bencilliktir, ya da ortak yasam birliğidir,
- Sevginin, tek kişiye değil, herkese yönelik olduğunu söylemek, sevilen nesneye bağlı olarak çeşitli sevgi biçimleri arasında fark bulunmadığı anlamını vermemelidir,
- Simone Weil'in güzel sözleriyle; «Aynı kelimeler (örneğin bir adamın karısına «seni seviyorum» demesi) söyleniş biçimine bağlı olarak, sıradan ya da olağanüstü olabilir, Bu söyleyiş biçimi.» kişinin istemi ise karışmaksızın, sözlerin insanın ne kadar derinlerinden kopup geldiğine bağlıdır, Ve garip bir uyumla,, bu sözler dinleyenin de içinde aynı derinliklere gömülür. Böylece dinleyen, eğer bir parça sevgi varsa içinde, sözlerin taşıdığı değeri sezecektir.»
- Kendini sevme bencillikle eş tutulmuş, kendimi sevdiğim oranda başkalarım az seveceğime inanılmıştır. Bu görüş, Batı düşüncesinin çok gerilerine uzanmaktadır.
- Gerçek sevgi üreticiliğin sergilenmesi ilginin, saygının, sorumluluğun ve bilginin ifadesidir.
- İnsanları sevmek çoğu zaman sanıklığı gibi, belli bir kişiyi sevmenin ardından gelen soyutlama değil, bir kişiyi severek kazanılacağına dair bir önermedir.
- Kişinin kendi yaşamını, mutluluğunu, gelişmesini, özgürlüğünü olumlamasının kökleri onun sevebilme yetisine bağlıdır.
- Taoist düşüncede, Hint ve Sokrat düşüncesinde olduğu gibi, düşüncenin varacağı en yüksek nokta hiçbir şey bilmediğimizi bilmektir,
- Günümüzde insanların mutluluğu «eğlenmeye» dayanmakta, eğlenmenin altındaysa «almanın», tüketmenin doygunluğu yatmaktadır.
- Karakterimiz değiş tokuş etmek, almak, tüketmek, değiştirmek üzerine kurulmuştur. İster ruhsal olsun ister nesnel ne varsa her şey tüketimin ve değiş tokuşun nesneleri haline gelmişlerdir.