- Aynı yıl nefis bir taşlama yazar Saint-Simon. Şakirtlerinden birinin (Olinde Rodrigues) 1832'de "Parabol'' adını vereceği bu hiciv, Saint Simon'un narası: "Tutalım ki Fransa bir anda en büyük elli fizikçisini, elli kimyacısını, elli fizyolojistini, elli mühendisini, elli şairini, elli fabrikatörünü, elli bankacısını... kaybetti. Ne olur? Bu üç bin üreticinin kaybı Fransa'yı cansız bir bedene çevirir. Şimdi de hükümdarın bey kardeşini, tüm kral ailesini, saray nazırlarını, mabeyincileri, sandalyeli, sandalyesiz bakanları, müsteşarının hepsini, en zenginlerinden on bin toprak ağasını... yani kibar bir hayat süren on bin kodamanı kaybettik diyelim. Üzülürdük şüphesiz ama, iyi kalpli olduğumuz için üzülürdük. Fransa'nın yaşayışında ne değişirdi? Hiç. Boşalan yerleri yüz binlerce insan hemen doldurabilirdi. Demek bizi eşek arıları yönetiyor, demek tepetaklak bir düzen bu..."
- Rene Gennard "Ondokuzuncu asır sosyalizm tarihini Saint-Simon ile başlatmak adet olmuş diyor. Hatta çok defa kolektivizmin kaynakları da Saint-Simon doktrininde aranır. Hakikatta Saint-Simon'u tam bir sosyalist saymak güçtür. Sosyalizm, şakirtlerinin eseri. Saint-Simon doktrini, iktisadi liberalizmin bir uzantısı, biraz aşırı bir şekli. Belki de şakirtleri olmasa, Saint-Simonculuk sosyalizm tarihinde yer almayacaktı"
. - Saint-Simon ilk eserlerinden itibaren sınıf problemi üzerinde kafa yormuş, aydınlığa ancak son eserinde kavuşabilmiştir. "Cenevre'de Oturan Birinin Çağdaşlarına Mektupları"nda (1802) şunları okuyoruz: "Bugüne kadar zenginlerin başlıca işi size kumanda etmek olmuş. Kollarınızı kendileri için çalıştırmışlar; siz de onların kafasını kendiniz için çalıştırın... Toplum içinde yaşayan herkes başkalarıyla münasebetlerinde hem alır, hem verir... Mülk sahipleri size dilediklerini yaptırabiliyorlar, siz onlara pek söz geçiremiyorsunuz. Zenginin size hükmetme hakkı nereden geliyor? Kafasını çalıştırmasından. Kafası işlemiyorsa, o da kolları ile çalışacaktır."
- Yığın hal'e hükmeder, büyük adam istikbal'e.
Yığın kurduğu düzenin koruyucusudur ve soyumuzu artırır. Büyük adam dünyayı yerinden oynatır ve hayali bir düzenin mimarı olmak ister. - Çatışmasız bir toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü.
- Biz başka bir dünyanın insanlarıyız. Tanzimat'a kadar tek kılavuzumuz vardı: Kur'an. Avrupalılaştıktan sonra yolumuzu aydınlatacak yeni kitaplar aradık ama kitaplar sayısızdı; tehlikelerle dolu bir dünyada pusulasız ve haritasızdık, serseri bir tecessüsten başka yol arkadaşımız yoktu. Ne Comte'u tanıyabildik, ne Kant'ı.
- Bir zaman meşru idi savaş, çünkü zorunluydu. Manası kalmadı artık. Barış, iktisadi bir gelişmenin meyvesi.
- Eskiyle yeni bir arada yaşayamazdı diyor Saint-Simon, eskinin amacı fetihti, yeninin üretim. Eski için öteki milletler, yok edilmesi gereken birer düşmandı, yeni için, iş arkadaşları.
- Bilginler şuna inanmalı: medeniyet kaçınılmaz bir kanuna uyarak gelişir. Tesadüf boş kelime. Dahi bu akışı hızlandırabilir, yavaşlatabilir, ama yönünü değiştiremez. Mesela, ilmi bilginin üç merhalesi her ilim için zarurl. Bu düzeni tayin eden, insan zekasının tabiatı. Hiçbir dahi bu merhalelerden birini ortadan kaldıramamış veya aşamamıştır.
- düşüncenin her korkudan âzâd olduğu bir ülke
bir ülke ki insanları dimdik,
dünya duvarlara bölünmemiş
kelimeler gönlün derinliklerinden fışkırır
emek kemâle uzatır kollarını,
aklın ırmağı alışkanlıkların karanlık çölünde kuruyup gitmemiş , ne olurdu Tanrım! benim yurdum da böyle bir ülke olsa!