- En çok yalan söylememeye çalışırken yalan söylüyor insan. Kırmamaya çalışırken kırıyor.
- İnsan suçlamak istedikten sonra her şeyi suçlayabilir.Şartları suçlar,kaderi suçlar,yaptıkları için kendisini,yapamadıkları için karşıdakini ve bu kompozisyonu dizayn ettiği için Tanrı'yı.
- Mutlulukla mutsuzluğun çok da fark etmediği anlar vardır. Çünkü bazen eve gelen babalar birtakım mutsuzlukların nedeni ya da sonucu olabilirler. Ama ne olursa olsun bir çocuk için dünyanın en güven veren ve kendini en güçlü hissettiren hissi babanın bir şekilde eve gelmesidir. Babaları eve gel-e-meyen tüm oğullar ne demek istediğimi çok iyi bilir. !
- Çocukluğunu yarım yaşayanlar ne kadar büyürlerse büyüsünler, her çaresiz anlarında ona geri dönerler.Onları nerede görseniz tanırsınız. En yetişkin halleri , hatta hüzünleri bile biraz çocuksudur onların.
- Çocukluğunu yarım yaşayanlar büyüdüklerinde , o hüznü de büyütürler beraberlerinde. Onlar bu yüzden her şeye üzülebilirler. Onları üzmek bu yüzden çok kolaydır. Bu yüzden gözlerinde akacak yer arayan yaşlarla dolaşır onlar. Onları kandırmak ve ağlatmak bu yüzden çocuk oyuncağıdır. Ve bu yüzden onlarla uğraşmak iki kere ayıptır.
- Ve ne yazık ki insan neyi düşünmek istemezse onu daha çok düşünüyordu.
- Acınacak halde olduğunu düşünüyor olması ona acıyor olmamdan daha acıydı çünkü. Ne çok acı vardı sahi.
- Belki de daha ilk günden yaralarımızla eşitlenmiştik birbirimize.
- Birini ya da bir şeyi sevmek , değer vermek, onu her şeyiyle sevmek demektir çoğu zaman. Ne olduğunu, ne olacağını, sınırlarını bilip, hatalaryla, eksikleriyle, yanlışlarıyla ve sebep olduğu üzüntülerle kabul etmek demektir. Hiç kıvırmasak mı? Kıvırmadan söyleyelim evet, gerçekten sevmek bir türlü çaresizliktir. Bir şeyi gerçekten çok seviyorsan başka çaren yoktur da ondan seviyorsundur.
- Cehalet mutluluktur demişti ya Sokrates . Yeni anladım ne demek istediğini . Bazen bilmek, haber almak kaygıyı arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bazen bilmek, hayal kurmaya bile engel.