- Arkamda bıraktığım otuz küsür sene şunu öğretti bana. Doğup büyüdüğü yere ait değil insan. Acı çektiği ya da çok mutlu olduğu yere de ait değil. İnsan, olmak isteyip de olamadığı yere ait.
- Benzer acıları yaşayan insanlar birbirlerini tanırlar. Ama belli etmezler tanıdıklarını. Herhangi bir yerde karşılaşabilirler. Metroda, barda, sokakta, kafede.. Sadece bir kez göz göze gelirler ve anlarlar. Daha sonra bakmazlar birbirlerine, belki canları daha çok yanacağından, belki de buna hiç gerek olmadığından. İlk bakışma aynı zamanda son bakışma olur. Ama onlar tanırlar birbirlerini. Muhtemelen o ortak acının müstehzi mahcubiyeti tekrar göz göze gelmelerine engel olur. Ama tanırlar onlar birbirlerini, çaktırmadan kimselere koruyup kollarlar.. Bazen kendinizi bir insana yakın hissetmeniz için bir şeyler paylaşmanız gerekmez. Benzer acıları yaşayan insanlar kendiliğinden ortaya çıkan görünmez bağlarla birbirlerine bağlanabilirler. Hatta bazen birbirlerinin tam olarak farkında bile olmadan yaparlar bunu..
- Kanunun ve tanrının verdiği yeni yetkiye dayanarak bağıra bağıra sevebilirdim artık seni.
- Okuduğum her satırda, içtiğim her dublede, tuttuğum her oruçta, sevdiğim her kadında kendimden bir şeyler arayıp durdum. Dolayısıyla da her şeyle kurduğum ilişkinin öznesi hep ben oldum. Şimdi biri kalkıp bana bencilsin dese kızarım. Peki bu hal, bu yaşantı bencillik değil de ne?
- Ama ne olursa olsun bir çocuk için dünyanın en güven veren ve kendini en güçlü hissettiren hissi babanın bir şekilde eve gelmesidir. Babaları eve gel-e-meyen tüm oğullar ne demek istediğimi çok iyi bilir!
- Dünya sandığımızdan çok daha büyük yada biz düşündüğümüzden çok daha küçüğüz yada her ikisi birden bilemedim şimdi. Bildiğim tek şey, kendimizi gereğinden fazla önemsememizin ve dünyayı kendi zavallı çapımızdan ibaret sanmamızın zavallı bir halüsinasyondan başka bir şey olmadığıdır hepsi bu.
- Allah aşkına bırakın büyük insanlık idealleri vs. zımbırtılarını. Herkes herkesin bir sigara içimi kadar umurunda. Bir sigara içimi üzülüp, bir sigara içimi dertleniyor sonra sigaramızı söndürüp, boktan heveslerimizin peşine takılıp yanıbaşımızdaki insanların trajedilerini süratle unutuyoruz hepsi bu..
- Bir insana verdiğiniz değerin, onun gerçekten değerli olmasıyla ya da bunu hak edip etmemesiyle hiç ilgisi yoktur. Değer vereceğiniz insanları kendiniz seçersiniz ve bunu yaparken çoğu zaman ne durumda olduklarına aldırmazsınız. Bunun adı tam olarak 'değer yüklemesi'dir. Yani ona verdiğiniz değerin kaynağı siz olduğunuz için asıl değerli olan karşınızdaki değil sizsinizdir. En azından bir süre öyledir. Ama şunu da göz ardı etmemek gerekir. Birine gereğinden fazla değer verirseniz eğer (artık sürekli kendinizden verdiğiniz için) siz değer kaybetmeye başlarsınız ve onun gözünde ona verdiğiniz değer ölçüsünde değersizleşirsiniz..
- Nasihat kafa karışıklığına iyi gelir; merhamet acıya, şefkat öfkeye.
- Herkes bir yere doğru gidiyordu kararlı adımlarla. Herkesin işi vardı sanki ve sanki herkes bir yerlere yetişmenin telaşına düşmüştü. Bir süre daha boş boş baktı adam, sonra birasından daha da büyük bir yudum çekip, "bir tek ben ve rüzgar" dedi. Bir tek ben ve rüzgar varız, nereye gideceğimizi bilmeyen!